17 Mart 2014 Pazartesi

8 MART 2014 EMEKÇİ KADINLAR TIRMANIŞI-KIZLAR SİVRİSİ 3070 mt





















Kalktı göç eyledi Avşar elleri
Ağır ağır giden eller bizimdir.
Arap atlar yakın eyler ırağı
Yüce dağdan aşan yollar bizimdir.

Belimizde kılıcımız kirmani
Taşı deler mızrağımızın temreni
Hakkımızda devlet etmiş fermanı
Ferman padişahınsa dağlar bizimdir.
                                                   DADALOĞLU


Bir ses duyar kulağımız, bir yel eser yüzümüze, anında içimize düşer hasreti, dağlar durmaz, bizi çağırır. Bir sebep buluruz kendimize, dağların hasretine, kaçar, gideriz. Bu sefer sebebimiz malum, Emekçi Kadınları anmak. Fakat sonucu besbelli vesselam Ferman Padişahınsa Dağlar Bizimdir. 

Bu sefer Emekçi Kadınlar Günü vesilesi ile yollardayız. Todosk'un her yıl düzenlediği Kızlar Sivrisi Kış Tırmanış etkinliğine katılacağız. Yaklaşık iki ay süren hazırlık aşamamızda birçok şeyler yaptık. Katılımcılar belirlendi, eksik malzemeler tamamlandı, 2014 yılı lisansları çıkartıldı, Todosk yetkilileriyle her daim irtibat kuruldu, gün gün hava kontrolleri yapıldı ve yola çıkış anı geldi çattı.

7 Mart cuma akşamı Trek Beşbin dağ ekibi tüm enerjisiyle Kızlar Sivrisi için hazırdı bile. Ayhan Kılıç, Güven Yüksek, Barış Tuncaboylu, Mustafa Abacı, Yüksel Öztürk, Mahsuni Çalışkan, Ümit Gençsoy, Kemal Kaplan, Çağın Ağın, Betül Morali, Nalan Ertuğrul, Nimet Çalışkan, Emre Üresin, Nursel Akın, Seher Gündüz ve ben Şenay Kılıç heyecanla İstanbul'dan Antalya'ya yola çıkmak için hazırız. Saat 22:00 da başlayan yolculuğumuzun uzunluğu gözümüzü korkutsa da yol bu akar, gider dedik.
8 mart 2014-istanbul'dan elmalı'ya
Yola çıkışımızdan 3,5 saat sonra saat 01:30 gibi Kütahya yakınlarında bir yerde duruyoruz. Gecenin soğuğunda sıcak bir mercimek çorbası içmek hepimize iyi geliyor. 
GÜVEN, ÇAĞIN, ÜMİT ve KEMAL AFİYET OLSUN
NİMET, NALAN VE MUSTAFA AĞBİ'NİN DAHA ÇORBALARI GELMEMİŞ
SEHER, BETÜL VE EMRE SİZLERE DE AFİYET OLSUN
YÜKSEL VE MAHSUNİ'DE ÇORBALARINI BEKLİYORLAR
İçilen sıcak çorbalar ve çaylar sonrası hemen aracımıza binerek, yolumuza devam ediyoruz. Sabahın ilk ışıkları belirene dek uyku bizi kendine çekiyor. Korkuteli'ni geçerken bölgedeki kar durumunu gözlüyoruz. Fazla bir kar yok gibi gözüküyor. Fakat bizim gideceğimiz bölge daha yüksek olduğundan yine de kar durumu hakkında karar vermekte acele etmeyelim diyoruz.

Hava hafiften puslu gibi gözükse de çok kapalı ve kötü gözükmüyor. Saat 07:00 de Antalya'nın Elmalı ilçesine varıyoruz. İlk işimiz kendimizi bir pastahaneye atıp, kahvaltı etmek oluyor. Görünüşe göre saat 10:30 da Todosk'la buluşacağımıza göre hazırlanmak için oldukça vaktimiz var.
GÜNAYDIN  ARKADAŞLAR!!!
ŞU EKİBİN ENERJİSİNE BAKIN
SİZLERE DE GÜNAYDIN !!
Üç saate yakın vaktimiz olduğundan rahat rahat kahvaltımızı yapıyoruz. Daha sonra bulunduğumuz pastahanenin biraz ilerisindeki bir kahveye yerleşip çantalarımızı, eşyalarımızı düzenliyoruz. Kahvecinin bize sunduğu özel kokteylle içimizi ısıtıyoruz.
KEMAL YÖRE HALKI İLE SOHBETE DALIYOR HEMEN
Malumunuz, bugün 8 mart cumartesi ve biz kadınların günü o sebeple kahvede bir köşede toplaşıp, ekibin kadın elemanları olarak sohbet etmeyi ve erkekleri çekiştirmeyi ihmal etmiyoruz.
EKİBİMİZİN KADIN ELEMANLARI
Biz böyle keyifli keyifli sohbet ederken kahvenin kapısından elinde karanfillerle Mustafa Ağabey çıka gelmez mi? Grubumuzun en  ince düşünceli ve centilmen erkeği olarak onu öyle elinde karanfillerle görmek bizi hiç şaşırtmıyor nedense. Tüm bayanlar sırasıyla karanfilleniyor hemen.
NİMET KARANFİLİNİ ALIYOR
BETÜL KARANFİLİNİ ALIYOR
SIRA NALAN'DA
VE BEN DE KARANFİLLENİYORUM
Mustafa ağabeyin karanfillerinden bir fırsatçı da hemen yararlanıyor efendim.
AYHAN -BEN VE KARANFİLİMİZ
Saat 10:00 a gelirken Belediye binasının önündeki Atatürk anıtında diğer ekiplerle buluşmak üzere kahveden ayrılıyoruz. Meydana gittiğimizde Todosk'un arabasının gelmiş olduğunu görüyoruz. Biz de bir kenara arabamızı park ederek meydana gidiyoruz. Tören başlamadan çıkışın anlamına dair dağda açmak için yaptırdığımız afişi açıp, fotoğraf çektirmek istiyoruz.
EKİBİN KADIN ELEMANLARI İŞ BAŞINDA
Bu tırmanış bir dağ şenliği bünyesinde olduğundan Türkiye'nin birçok yerinden tanıdığımız eski dostlarla karşılaşıyoruz. Birçok dağ tırmanışını birlikte yaptığımız, eski arkadaşım Gülşen'i görünce sevinmeden edemiyorum.
GÜLŞEN, BEN VE BETÜL BİRLİKTEYİZ YİNE
Saat 10:15 te tüm ekipler Atatürk anıtının önünde toplanmaya başlıyor. İstanbul'dan da birçok tanıdığımız ekip elemanıyla da karşılaşıyoruz. Tören öncesi fotoğraflar çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
TÖREN ÖNCESİ TOPLU FOTOĞRAF ÇEKİMİ
GÜLŞEN VE TODOSK'TAN AYLA
Saat 10:20 de tören Todosk  etkinlik koordinatörü Cemil Vurgun'un konuşmasıyla başlıyor.
CEMİL VURGUN KONUŞMASINI YAPIYOR
Cemil Hoca bu yıl 8. si düzenlenen Kızlar Sivrisi kış tırmanışının öneminden ve tırmanış programından kısaca bahsediyor. Ardından da saat 10:30 da bir dakikalık saygı duruşunda duruluyor  ve İstiklal Marşı söyleniyor.
SAYGI DURUŞU VE İSTİKLAL MARŞI
Son olarak Todosk yönetim kurulu başkanı Mehmet Aslankan da günün anlam ve önemine dair bir konuşma yapıyor.
MEHMET ASLANKAN KONUŞMA YAPIYOR
Tören sonrası tüm ekipler saat 12:00 da buluşmak üzere ayrılıyorlar. Bizim ekip şirin Elmalı beldesinde dolaşmak ve bu kendi halindeki bu yeri daha iyi tanımak istiyor. Yeri gelmişken Elmalı'dan da biraz bahsetsek iyi olur değil mi?

Elmalı Antalya'nın 110 km batısında bir belde. Tarihi pek eskilere M.Ö 4. ve 5. yüzyıllarda burada yaşayan Likyalılara kadar uzanıyor. Tarih ilerledikçe kimler gelip, geçmemiş ki bu topraklardan. Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Teke Beyliği ve Osmanlı İmparatorluğu. Yapılan kazılarla bu bölgenin üç bin yıldan beri yerleşim yeri olduğu anlaşılıyormuş.

Teke Emirliği'nden Yıldırım Beyazıt zamanında Osmanlı hakimiyetine geçmiş Elmalı. O zamanlar Teke Paşaları'nın ikamet merkeziymiş ama idare merkezi Antalya merkeze alınınca Elmalı kaza haline gelmiş. Sırasıyla Kabalı, Amelas ve Elmalı isimlerini almış.

Yani Elmalı'nın en iyi bilinen tarihi Anadolu Selçukluları tarafından Elmalı'ya yerleştirilen Tekeli Türk Boyları ile başlıyor. Kaza olduğundan sonra askeri yollara uzaklığı sebebiyle fazla gelişmemiş ama kendine göre bir ekonomik gelişim sağlamış. Eskiden çeşitli hayvan ürünlerinin, dokuma ürünlerinin satıldığı ve dericilikte gelişen bir pazar konumundaymış.

19 yüzyılda bu küçük beldede bir telgrafhane dışında 20 cami, 3 Rum ve 1 Ermeni Kilisesi, 5 hamam, 3 han ve 508 dükkan bulunuyormuş. Fakat 1940 yılında çıkan bir yangınla hepsi yok olmuş. Yeniden imar edilerek bugünkü halini almış.

Kısaca tarihine değindiğimiz bu şirin beldeyi biraz dolaşmanın vaktidir diyoruz. Meydanın hemen solunda bulunan bir ara sokaktan yukarılara doğru yükselmeye başlıyoruz. 
ESKİ EVLERİN ARASINDAN İLERLİYORUZ
Bu bölgedeki evler sanki restorasyona uğramış gibi gözüküyor. Birçoğu yenilenmiş. Fakat aralarında yıkılmaya yüz tutmuş yapılar da yok değil.
DARACIK SOKAKLAR
YIĞMA ESKİ EVLER
BU DAR SOKAKLAR ARASINDA İLERLEMEK HEYECAN VERİYOR
Elmalı yüksekliği 1150 mt de bulunan geniş bir plato üzerine kurulmuş. Etrafında birçok yükselti bulunuyor. Bunlardan Akdağ Muğla ile sınırı oluşturuyor. Susuz ve Kohu (2400 mt) ve Torosların bir kolu olan Beydağları bölgedeki yükseltilerden bazıları oluyor. Bu dağların arasında da Elmalı tam bir çanak gibi kalıyor anlayacağınız. Bu çanak gibi bölgede de yetiştirdikleri tarım ürünleri ile geçinmeleri de doğal oluyor haliyle. En gelişmiş üretim meyve üzerine yapılıyormuş. Onu buğday, arpa, nohut, şeker pancarı ve bağcılık takip ediyormuş.

Bizler üzerinde yıpranmış bir Atatürk anıtı bulunan tepeciğin dibinden şöyle bir Elmalı'ya doğru bakıyoruz.
ELMALI'DAN GÖRÜNÜM
Öylesine sessiz ve kendi halinde bu küçük yerde en çok dikkatimizi çeken cami ve türbe sayısının çokluğuydu. Bunu da bu bölgenin yetiştirmiş olduğu Elmalılı Hamdi Yazır'a bağlasak mı bilmiyorum?

1926 yılında Atatürk'ün isteği üzerine Kuran'ın Türkçe mealini yazan Hamdi Yazır kadılık, eğitmenlik yapmış. Cumhuriyet öncesi dönemde Enver Paşa kabinesinde yer alması nedeniyle de Cumhuriyet sonrası idam cezası almış ama daha sonra beraat etmiş. Elmalı'ya da etkisi bu camiler, Kuran Kursları olmuş sanırım.

Tüm ekip, az önce tören yaptığımız meydana inen kendine özgü basamakları olan yokuştan aşağı yavaş yavaş iniyoruz. Dolaştığımız kadarıyla halk genel olarak kagir ve betonarme binalarda otururken apartman kavramı en azından merkeze daha ulaşmamış gibi gözüküyor.
İNİŞE GEÇİYORUZ
Meydanda tam ortada bulunan ince, uzun ve önünde kocaman bir elma olan ağaçlık bölümün üzerinde sağda bir sokak görüyoruz ve sokağın güzelliğine dayanamayıp, bu sokaktan dalıyoruz. Buranın eski çarşı olduğunu öğreniyoruz.
ELMALI ESKİ ÇARŞI SOKAĞI
Bu sokakta Elmalı'nın ünlü tahinini ve bakırını satan dükkanlar dışında, leblebicileri, tahin helvacıları da görmeniz mümkün. Tabi bunun yanı sıra fırınlar, restoranlar ve kahveler de mevcut. Bu güzel kahvelerden birinde biz de soluklanmayı ihmal etmiyoruz.
BİZİM ÇAY EVİ ÖNÜ-ELMALI
İçilen çaylar, kahveler ve ada çayları sonrası saat 12:00 a doğru Eski Çarşı sokağını devam ettiğimizde tam merkezde bulunan Ömer Paşa Cami'ne çıkıyoruz.
ÖMER PAŞA CAMİ
1700 lü yapılan cami Osmanlı mimarisinin tüm özelliklerini gösteriyor. Kesme taştan yapılıp, bir kubbeli cami merkezde oldukça heybetli gözüküyor. Bünyesinde de kütüphane,medrese, hamam ve benzeri birçok şeyi barındıran bir külliye vazifesini görüyor. Cami 1929 yılında üzerine düşen yıldırımla büyük hasar görmüş ama Mareşal Fevzi Çakmak'ın ilgilenmesiyle 1932-1942 yılları arasında tekrar restore edilmiş. Biraz sonra da tüm ekipler yola çıkmadan bu ünlü cami önünde son bir fotoğraf çektiriyoruz.
TÜM EKİPLER BİR ARADA
Saat 12:00 da merkezden 11 km uzaklıkta bulunan Küçük Söyle Köyü'ne doğru yola çıkıyoruz nihayet. Küçük Söyle Köyü eski adı Serkis olan bir Rum köyüymüş. 1923 te ismi Küçük Söyle olarak değiştirilmiş. Köyün tarhanası, balı ve özellikle tereyağı meşhurmuş ama bize bu meşakkatli yolculukta bunları tatmak ya da almak nasip olmayacak herhalde.
Saat 12:25 te 1200 mt lerdeki Küçük Söyle Köyü'ne vardığımızda köy meydanını oldukça kalabalık bir şekilde buluyoruz. Tüm ekipler binecekleri traktörün derdine düşmüş bir haldeydiler. Bizim sayımız 16 olduğundan bize Todosk'tan Serhat Güner eşliğinde bir traktör veriliyor.
EKİBİMİZ ÖNCE ÇANTALARIMIZIN TRAKTÖRE YÜKLENMESİNİ BEKLİYOR
KIZLAR OLDUKÇA HEYECANLILAR
Ve sonunda tüm ekip traktöre sıkış, tepiş yerleşiyoruz. Ayaklar, bacaklar, kalçalar, kollar hangi bedene ait olduğunu şaşırıyor bir an.
TRAKTÖRDEYİZ, YOLCULUK BAŞLIYOR
Traktörle gideceğimiz yol 15 km sürecek. Fakat arazi ve traktörün hali düşünüldüğünde bu yolculuk takriben bir, iki saat sürecek gibi gözüküyor.
TRAKTÖRDE İNSAN MANZARALARI
Peş peşe altı tane traktör saat 12:45 te birbirimizi takip ederek, yolculuğa başlıyoruz. Bölgenin güzel coğrafyasını izlemek ve Todosk'tan Serhat Hoca'yla sohbet etmek de işin ekstrası oluyor.
ARKAMIZDAKİ TRAKTÖRLERDEN BİR GÖRÜNÜM
Bölge dağlarla çevrili ve zengin bir bitki örtüsü bulunuyor. Ama bu bitki örtüsünü görmemiz için biraz yükselmemiz gerekiyor.
ÖNCE BİR DÜZLÜKTE İLERLİYORUZ
SONRA HAFİFTEN YÜKSELMEYE BAŞLIYORUZ
Traktörle yol alırken ardıç ağaçları sıkça bize kendini gösterse de özellikle "Katran Ağacı" olarak da bilinen Lübnan Sediri  bölgede oldukça fazla görülen bir ağaç türü. Eski zamanlarda bu ağaç gemi yapımında, saray ve mabetlerde, bir de önemli kişilerin tabutlarında kullanılırmış. 
YOL UZADIKÇA ARAÇ İÇİ HAREKETLENMELER BAŞLIYOR
YÜKSELMEYE DEVAM EDİYORUZ
Biraz daha yükselince Kızlar Sivrisi tüm heybetiyle karşımızda beliriverince traktörde sevinç nidaları yükseliyor.
KIZLAR SİVRİSİ GÖRÜNDÜ NİHAYET
Yol ilerledikçe hayvan ağılları ara ara göze çarpıyorlar ama bundan daha da önemlisi etrafında Kızılbeli Mezarları, Likya Yolu, Semahöyük Küp Mezarları gibi birçok tarihi mekanı barındıran Elmalı bölgesinde Kızlar Sivrisi'ni gördüğümüz an Avdancık bölgesinde tarihi arı kovanları, serenleri de görüyoruz.
TARİHİ ARI KOVANLARI, SERENLER
Bu serenler sözde koruma altına alınmışlar. Likya lahitlerine benzerlikleri ile bilinen bu yapılar sadece Antalya bölgesinde bulunuyorlarmış. Bu kovanların tarihi 17. yüzyıla dayanıyormuş. 
SERENLERDEN BİRİ DAHA
Serenlerin üstündeki kovanlar bildiğiniz üzere çok iyi bilip, duyduğumuz  kara kovanlar  oluyor.
BİR KARA KOVAN ÖRNEĞİ
Bu serenleri geçer geçmez saat 12:45 te bindiğimiz traktörlerin ilerlemekte zorlanması sonucu 14:15 te traktörlerden inmek zorunda kalıyoruz.
TRAKTÖRLER DAHA FAZLA İLERLEYEMİYOR
Tüm traktörlerden ekipler iniyor ve traktörler yüklerle çıkmaya çalışıyorlar. Fakat yine de çıkmakta zorlanıyorlar.
TRAKTÖRLERİN PEŞİNDEN ÇAMURLU YOLDA İLERLİYORUZ
El birliği ile traktörleri itmeye çalışsak da bir işe yaramıyor. Sonunda herkes kendi çantasını sırtlanıp, kampın yolunu tutmak zorunda kalıyor.
TRAKTÖRDE SON NOKTA
KAMP ALANINA DOĞRU İLERLİYORUZ
Kızlar Sivrisi'nin kamp alanı hemen 1900 metrelerde bulunan dağ evinin önünde bulunuyor. Yani oraya kadar bulunduğumuz yerden bir 15-20 dakikalık yürüyüşümüz bulunuyor. Bu yürüyüş sırasında da bu ulu dağ bize çok güzel görüntüler veriyor.
DAĞIN BİZE SUNDUĞU GÜZELLİKLER
Herkes genelde iki adet çantaya sahip olduğu için arazide yürümek biraz bizi zorluyor açıkçası. Ama yine de herkes bir an önce kamp yerine ulaşmak istiyor.
TÜM EKİP YAVAŞ YAVAŞ İLERLİYOR
Todosk hafta içi belediye ekipleri ile yoldaki karları açmaya çalışmış ve  bir ölçüde de başarılı olmuşlar. Kampa doğru son çıkışı yürürken karın kalınlığını görünce şaşırıyoruz. Bu kadar açılmış yola da şükür diyerek ilerlemeye devam ediyoruz.
KAMPA DOĞRU SON ETAPTAKİ KAR SEVİYESİ
Yürürken bir yandan da hava dolayısıyla ne kadar şanslı olduğumuzu düşünmeden edemiyorum. Bu kamp alanına en son geldiğimde her yer karla kaplı ve kapalı bir hava vardı. Sanırım böylesi daha iyi. Kar olsa bile yukarıdan sizi ısıtan güneşin varlığını hissetmek insanı mutlu ediyor. 
Yürürken bir ara soluklanıp, az önce dibinden geçtiğimiz biriken kar sularının oluşturduğu küçük gölcüğe bakıyoruz.
YUKARILARDAN AŞAĞILARA BAKIŞ
Ve ekip olarak dağ evinin bulunduğu düzlükteki kamp alanına saat 14:50 de varıyoruz. Birbirimizden fazla uzaklaşmadan çadır yerlerimizi ayarlamaya çalışıyoruz.
TODOSK DAĞ EVİ
1950 mt deki dağ evinin önündeki arazide karlar eridiği için zemin biraz çamurlu gibi gözüküyor. Hemen çadır kuracağımız yerdeki zemini taşlardan arındırmaya çalışıyoruz.
ZEMİNDEKİ TAŞLAR TEMİZLENİYOR
Kimimiz çadırını kurmaya çalışırken kimilerimiz de daha yeni kamp alanına adım atıyor.
BETÜL KAMP YÜKÜYLE KAMP ALANINA GİRİŞ YAPIYOR
ÇADIRLAR AZ SONRA HAZIR OLACAKLAR
Toplam 16 kişi hızlı bir çalışmayla çadırlarımızı kurmayı tamamlıyoruz. Sonrası çadır içi düzenlemeler.
ÇADIRLAR TAMAMLANDI GİBİ
Saatler 16:00 yı geçerken ekip biraz dinlenmiş ve rahatlamış bir şekilde çay başı sohbeti yapıyor.
EKİP TOPLANMIŞ BİR HALDE GÜNÜN KRİTİĞİNİ YAPIYOR
Hava kararmadan hem dağ evini hem de dağın biraz daha eteklerine kadar olan bölümü dolaşalım diyoruz.
Dağ evi 2011 yılında yapılmış ve geçen sene çatısı uçmuş. Bu sebeple bu sene çatısını yenilemişler. İçinde de soba kurmaya çalışıyorlar.
DAĞ EVİNDE SOBA KURMA ÇALIŞMALARI
Dağ evinin içi geniş olduğu kadar da boş. Todosk giriş kapısının tam karşısına masa koymuş. Sanırım akşamki toplantı için gerekli bazı şeyler burada duruyor.
GİRİŞ KAPISININ KARŞISI
Ülkemdeki az sayıdaki bu dağ evlerini görünce başka ülkelerdeki dağ evlerini anmadan edemiyorum. İnsan mutfağında her daim bir şeyler kaynayan dağ evlerini görünce yurdumun dağ evleri öyle yavan geliyor ki göze. Umarım bir gün gözlerim aradığını bulur. Bu arada girişin sağ tarafında boydan boya ranzalar bulunuyor. Burada uyku tulumlarıyla yerleşip, kalanları görüyoruz.
DAĞ EVİNDEKİ RANZALAR
Ranzalı bölümde birden tanıdık bir sima gözüme çarpıyor. Bundan altı yıl önce Ayhan ve ben Süphan'da evlenirken İzmir ekibinden, nedimelerimden biri olan Gül Canlıer tam karşımda duruyor. Hemen birbirimize sarılıp, hal hatırımızı soruyoruz.
İşte bu şenliklerin en sevdiğim taraflarından birini şu an yaşıyorum. Türkiye'nin dört bir yanından gelen insanlarla, tanıdıklarınla buluşacağın yegane mekan neresidir diye sorsalar? Tabi ki bizim gibi gönlü dağda olanlar için yanıt; "Dağlar" olacaktır. Gül'ü bunca yıl sonra görmek gerçekten beni çok mutlu ediyor. Hayatımdaki en önemli günde bana destek olan insanlardan biriydi ne de olsa.

Gül'le vedalaşıp, dağ evinden çıkınca bulunduğumuz yerin tam karşısında, önce bir eğimle alçalıp, sonra yükselen bölüm gözümüze çok hoş görünüyor. Burası bir gün sonra eğer zirve yaparsak dönüş rotamız üstünde olacak sanırım.
DAĞIN ETEKLERİNE DOĞRU
Arkadaşlarla dağın eteğine doğru, dağı daha güzel göreceğimiz bir yüksekliğe doğru ilerliyoruz.
GÜZEL BİR MANZARA İÇİN BİRAZ YÜKSELİYORUZ
Ve arkamıza manzarayı alarak fotoğraf çektirmeyi ihmal etmiyoruz. Eminim ki şu an herkes bu ulu zirveye bakıp, yarın için izin istemeyi ihmal etmiyordur.
ARKAMIZDA KIZLAR SİVRİSİ
Bulunduğumuz yerden hangi yöne dönsek, gökyüzü, bulutlar öyle güzel gözüküyor ki.
BULUTLARIN ÖNÜNDEYİZ
Bulunduğumuz yerden rengarenk çadırlarıyla kamp yerini arkamıza alıp, sanki bulutlara atıyoruz kendimizi. Hazır dağı karşımıza almış, bulutları da arkamıza almışken bu güzel dağ için söylenegelen hikayeyi size aktarmamın yeridir dostlar. Anadolu'da bütün ulu zirvelerin bir hikayesi vardır malumunuz. Kızlar Sivrisi'ninki de şöyle dilegelmiş.

Çok eski bir zamanda bu ulu dağın iki ayrı tarafında birbirine düşman iki krallık varmış. Aksilik bu ya bu krallıkların prens ve prensesi birbirlerine aşık olmuşlar. Krallar genç aşıkların birlikte olmasına izin vermemişler. Ne yapsın bizim gençler gönül bu ferman dinlemiyor. Saatlerce yürüyüp, dağın gizli bir bölümünde buluşurlarmış. Bir süre sonra bu buluşmalar da onlara yetmez olmuş, kaçmaya karar vermişler.
Prenses dağın zirvesine zorlu bir tırmanışla çıkmış ve prensi beklemeye başlamış. Ama prens bir türlü gelmemiş. Prenses beklemiş, beklemiş, beklemiş. Prenses dondurucu soğuktan üşümeye ve hatta donmaya başlamış. Sabaha karşı prens karşı tepede görünmüş. Meğer yanlış tepeye çıkmış. Prens, prensesin olduğu tepeye çıkmaya çalışmış ama hikayenin sonu bir türlü öğrenilememiş. Kavuşmuşlar mı?, Donmuşlar mı? Ne olmuş? Bilinmiyor. Fakat hala zirve platosunda olan mezarın prensesin mezarı olduğuna dair bir inanış var.

Kızlar Sivrisi'nin hüzünlü hikayesi sonrası kamp alanına doğru yürüyoruz. Umarız ki yarın bu ulu zirveyle buluşmamız bu hikayedeki aşıklar gibi olmaz.
DAĞ EVİ VE KAMP YERİMİZ
Saat 17:00 gibi kamp alanına geri dönüyoruz. Herkes yemek yapma işlemlerine başlıyor. Bu arada Ayhan hasta olduğu için çadırda yatıyor ve pek keyfi yok. Bu sebeple yarın zirve için yola çıkmayabilir gibi gözüküyor. Bu da canımı sıkıyor gerçekten. Bu sırada Todosk yetkilileri çadırları dolaşıp saat 18:00 de dağ evinde toplantı yapılacağını haber veriyorlar.

Ben bir saate yakın çadırda dinlenirken ekip elemanları yemek yeme işini hallediyorlar. 
Saat 18:00 de tüm katılımcılar dağ evinde toplanıyoruz. Todosk'tan Cemil Vurgun Hoca kısa bir konuşma yapıyor.
TODOSK'TAN CEMİL VURGUN HOCA KONUŞMA YAPIYOR
Sonra sözü Merdak yani Mersin Dağcılık Kulübü'nden Muzaffer Tezcan alıyor ve Türkiye'nin değerli dağcılarından Muzaffer Erol Gez'den bizlere zirvemiz için güzel mesajlar veriyor ve Todosk'un bu akşam hepimize takacağı madalyalardan ilki Muzaffer Tezcan'a eski Todosk başkanı Ahmet Şimşek tarafından takılıyor.
İLK MADALYAYI MUZAFFER TEZCAN ALIYOR
MERDAK'TAN MUZAFFER TEZCAN VE TODOSK'TAN AHMET ŞİMŞEK
Daha sonra önce bizim ekip olmak üzere tüm ekiplerin madalyaları sırayla veriliyor ve çıkış hakkında genel bilgilendirme yapılıyor. İlk grup olarak çıkış yapacaklar olarak bizim grubumuzun adının söylenmesi hem hoşumuza gidiyor hem de bizi gururlandırıyor. Bize rehberlik edecek kişinin Cemal Zerepcan olduğunu öğreniyoruz ve sabah 04:00 te görüşmek üzere ayrılıyoruz.
MADALYAMIZ
Madalyayı peşin peşin aldık almasına ama şimdi bu madalyayı hak etmek için zirveye mutlaka çıkmamız gerekiyor dostlar. Dağ evinden dışarı çıkarak, boynumuzdaki madalyalarla bir hatıra fotoğrafı çektiriyoruz.
MADALYALARIMIZ VE BİZ
Artık çadırlara girip, gece için hazırlık yapmamızın zamanı geliyor. Benim ise çadırda Ayhan için yemek yapmam ve ona ilaç içirmem gerekiyor. Çadıra girdiğimde Ayhan'ı biraz daha iyi buluyorum. Hemen çorbamızı ve nohutlu, bulgur pilavımızı yapıyoruz.
SU KAYNIYOR, YEMEK PİŞMEYİ BEKLİYOR

AYHAN PEK İYİ GÖZÜKMÜYOR
Yemeğimizi yeyip, Ayhan'a ilaçlarını içiriyoruz. Ayhan'ın zirveye gelmemesi olasılığı canımı sıksa da yapacak bir şey yok. Zirve için hazırlıklarımızı yaptıktan sonra kamp kurallarına göre mutlak sessizliğe bürünüyoruz. Ne de olsa sabah 03:00 kalkış, 04:00 hareketle zirve için yola çıkacağız. Umarım her şey yolunda gider. Çünkü bu anlamlı günde zirve yapmak için gerçekten çok heyecanlıyız.
9 mart 2014-elmalı'dan istanbul'a
Saatlerimiz sabah 03:00 te çaldığında hepimiz birbirimizi uyararak çıkış için kalkışımızı yapıyoruz. Çadırı sallayan rüzgar ilk dikkatimi çeken şey oluyor. Tuvalet ihtiyacımı karşılamak için dışarı çıktığımdaysa esen rüzgarın çok da soğuk olmadığını görüyorum. Fakat gökyüzü açık ve tüm dağlarda olduğu gibi Samanyolu'nun tüm güzelliklerini bize sunar biçimde gözüküyor. Bu eşsiz güzellik bize her zaman pozitif enerji veriyor sanki. Hemen koşup, çadırlarımıza diğer hazırlıklarla uğraşıyoruz.
Kılık kıyafetti, sabah kahvaltısıydı, sıcak bir şeyler içmeydi, kafa lambasıydı, tozluk takmaydı, kazma, krampondu derken saatler 03:50 de bizim ekip çıkışa hazır bir şekilde dağ evinin önünde sıralanıyoruz. Çıkışa ekibimizden üç kişi katılmıyor. Hasta olduğu için Ayhan, ayağına yeni botları vuran Emre ve botuna Mahsuni'den aldığı kramponları  uymayan Seher. Evlendiğimizden beri Ayhan'sız zirve yapmadığım düşünülünce bu çıkış benim için de biraz farklı olacak. 13 kişilik bir ekiple bu anlamlı günde inşaallah tırmanış yapmaya çalışacağız. 

En önde Cemal Hoca, arkasında da bizim ekip sıralanmış bir şekilde yavaş yavaş yükseliyoruz. Hızımız gayet iyi ama bir süre sonra ellerimin tek kat eldiven nedeniyle üşüdüğünü ve üst katmanı takmak zorunda olduğumu hissediyorum. Hava çok kötü olmasa da kapalı gözüküyor ve sabahın ayazıyla da soğuk kendini hissettiriyor. 

Dağın ilk etapları doğu yönünde sarmal şeklinde yürüdüğümüz bir rota oluyor. Amacımız buradan dağın sırt hattına doğru ulaşmak oluyor. Saat 06:00 ya doğru günün ilk ışıkları belirmeye başlayınca çıkışı fotoğraflamaya çalışıyoruz.
SAAT 06:00 VE EKİP YAVAŞ YAVAŞ YÜKSELİYOR
Dağın bize bakan, oldukça kayalık ve kertikli gözüken kuzey bölümüne şöyle bir göz atıyorum. Buradan tüm bölümü gözükmese de iç ses oradan çıkmak vardı demeden edemiyor.
DAĞIN KUZEY YAMACI BÖLÜMÜ
Bugün için hava durumunda parçalı bulutlu, ara ara güneşli bir hava gözüküyordu. Sanırım denilen gerçekleşecek gibi gözüküyor. Uzaklarda sanki ileri saatlerde yağmur geleceğini muştulayan bulutlar geziniyor. Bu bulutları görmek de bir zirve yolculuğunda olan bizlerin canını sıkmıyor değil?
HAVA PEK İÇ AÇICI GÖZÜKMÜYOR
Çıkış sırasında mola vermiyoruz ama önde kar izi açıldığından oldukça yavaş ilerliyoruz. Bu da bizim gibi canı tez bir ekipte ara ara sıkıntı yaratıyor. Geri dönüp baktığımızdaysa peş peşe sıralanmış 130 kişiden oluşan uzun bir yılan gibi kar üzerinde kaya kaya ilerlememiz gerçekten hoş gözüküyor.
ÇIKIŞ EKİBİ PEŞ PEŞE İLERLİYOR

DAĞIN BU BÖLÜMÜNDE KAR SEVİYESİ BİRAZ DAHA FAZLA
Bir ara Nursel kendini kötü hissettiği için geride kalıyor. Güven de ona eşlik ediyor ve ikisi de arka gruplara kalıyorlar. Biz aynı sırada devam ediyoruz. Sonradan Nursel'in kahvaltı yapmadığını ve sıcak bir şey içmeden yola çıktığını öğreniyoruz. Sanırım bu durum tüm ekibe tırmanış için iyi bir ders oluyor. Soğuk bir havada hele hele de bir kış çıkışı yapılıyorsa hem yanımıza sıcak bir içecekle dolu olan bir termos almalıyız hem de sabahın köründe içimizi ısıtacak birkaç yudum da olsa bir şeyler yeyip, bize enerji verecek bir şeyler atıştırmalıyız. Zira bunu yapmamamız hem kendimizi hem de grubun çıkışını etkileyecektir. Tırmanış bir ekip işi olduğundan birimizdeki sorun hepimize yansıyacaktır. Umarım gelecek tırmanışlarda tüm ekip elemanları olarak hepimiz bu tarz şeylerde daha dikkatli oluruz.
YÜKSELİRKEN BİR YANDAN DA GÜVEN VE NURSEL'İ MERAK EDİYORUZ
Dağın 2440 metrelerine geldiğimizde artık dağın kayalık kuzey bölümüyle yatay olarak aynı hizada oluyoruz. Bu andan sonra da gerçekten çok dik bir etap başlıyor. Tabi bu dik etapla felaket bir rüzgar da bizi dövmeye başlıyor. Rüzgar estiğinde herkes sanki cenin pozisyonundaymış gibi aşağı doğru kapanıp, durmak zorunda kalıyor. Çünkü rüzgar dağın yüzeyindeki kar tozlarını ve küçük buz gibi sertleşmiş parçacıkları da yüzümüze fırlatıyor. 
DAĞIN EN DİK ETABINA DOĞRU GİRİŞ YAPIYORUZ
Sanırım dağın en zorlu etabı 2440 lardan sonra önümüzde yükselen bu 500-600 metrelik bölüm oluyor.
OLDUKÇA ÇOK DİK BİR ÇIKIŞ YAPIYORUZ
Dağın bu bölümü bir yandan oldukça dik ve bir yandan da rüzgarın yalamasıyla zemin ara ara krampon takılacak kıvamda olsa da biz krampon takmıyoruz. Bu da ara ara fazla tecrübesi olmayan arkadaşlarımızın çıkış esnasında zorlanmasına sebep oluyor. Basacak yer bulmakta zorlananlar oluyor. Ama bu sorunlar da bir şekilde atlatılıyor ve rüzgar eşliğinde yükselmeye devam ediyoruz. Ama bir ara dönüp de arkamdaki Betül'e bakınca eğim göze çok fena geliyor.
ÇIKIŞ YAPTIĞIMIZ ETABIN EĞİMİ
Eğim ve kar sebebiyle çıkışın yavaşlaması sonucu Ümit ve Yüksel arkadaşımız Cemal Hoca'ya iz açmakta yardımcı oluyorlar. Bu sebeple biraz hızımız da artıyor. Arkadaşlarımıza desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

Bu uzun ve yorucu olan dik etabı atlatınca aslında zirve gerçekten çok uzağımızda değil artık. Kısa bir mola veriyoruz. Mola sonrası ekipler tekrar çıkışa başlıyor ve rüzgar da bize zirveye kadar eşlik ediyor. Bu çıkışta bizi asıl yoran şey ne eğim ne de tırmanış sadece rüzgar desek yalan olmaz.
ÇIKTIĞIMIZ ETABIN EĞİMİ
Saat 09:15 te zirve platosuna varıp, zirveye ulaşmak için metrelerimiz varken zirvenin hemen altında Cemal Hoca hepimizi tebrik ediyor. Biz de ona teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bu anlamlı günde Kızlar Sivrisi zirvesine saat 09:20 de ilk ekip olarak varıyoruz. Hemen günün anlam ve önemine dair olan afişimizi açıp, grup fotoğrafımızı çektiriyoruz. Rüzgar sebebiyle fazla beklemek istemediğimiz zirve fotoğrafında geride kalan Nursel, Güven ve Barış arkadaşlarımız bulunmuyor.
8 MART EMEKÇİ KADINLAR TIRMANIŞI-KIZLAR SİVRİSİ ZİRVESİ-3070 mt
Ekip fotoğrafı çekildikten sonra hızlıca bireysel fotoğraflarda çekiliyor. Herkes zirveye ulaşmış olmaktan dolayı çok mutlu.
MUSTAFA AĞABEY ZİRVEDE
BETÜL VE BEN ZİRVEDEYİZ
ÇAĞIN ZİRVEDE
BEN 3. KEZ KIZLAR SİVRİSİ ZİRVESİNDEYİM
MUSTAFA AĞABEY BAYRAKSIZ ZİRVE OLMAZ DİYOR

VE BİZ DE BAYRAĞIMIZI ZİRVEDE DALGALANDIRIYORUZ
Fotoğraf çekimi sonrası saat 09:40 da rüzgardan sığınmak için zirvenin biraz daha altına inip, bir şeyler atıştırmak istiyoruz ama rüzgardan kurtulmak imkansız gibi bir şey. Biz kahvaltı için oturmuşken de Güven ve Nursel gözüküyorlar. Güven'in rüzgardan dağılmış hali hepimizi güldürüyor.
GÜVEN HEPİMİZ GİBİ RÜZGARDAN NASİBİNİ ALMIŞ
NE OLDU HEMŞERİM SANA??
Hep birlikte yorgunluğumuz giderecek bir şeyler yeyip, sıcak bir şeyler içiyoruz.
ZİRVEDE KAHVALTI KEYFİ
Kahvaltı sonrası zirve platosunda Alakır için yaptırdığımız afişi de açıp, inişe geçiyoruz.
ALAKIR NEHRİ YAŞARSA KUMLUCA OVASI DA YAŞAR
Ve saat 10:00 da iniş başlıyor. İnişi önce dağın güney bölümünden sonra da hafif batıya kayarak yani başladığımız yerden dağı dönerek kampa ulaşmak şeklinde gerçekleştireceğiz. Kampa ulaştığımızda bir daire çizmiş olacağız. Tek beklentimiz bu amansız rüzgarın bir an önce bizi terk etmesidir. Zaten zirve platosu altına indiğimizde rüzgar da beklentimizi karşılayacak şekilde hafifliyor.
DAĞIN GÜNEY BÖLÜMÜNE DOĞRU İNİŞE GEÇİYORUZ
Önce taşlı bir alan geçiyoruz fakat sonra tekrar karlı ve dik bir etaba giriş yapıyoruz.
İNİŞ BAŞLIYOR
ZEMİN KAR
YAVAŞ YAVAŞ İNİYORUZ

Zirve yaptıktan sonra o hızla inişe geçilir geçilir de asıl dikkatli olunması gereken anın iniş zamanları olduğu hep unutulur. Vücut yorulmuş, dikkat dağılmıştır. Bir an önce kampa varma isteği de varken bazı kazaların olması kesin gibi bir şeydir. Bu sebeple inişlerde mutlaka dikkatli olunması gerekiyor. Yavaş yavaş ve emin adımlarla hareket edilmelidir. Hepsinden önemlisi bu etap gibi kar ve dik eğim olunan bölgelerde mutlaka kazmanız elinizin altında olmalı ve  kullanılmalıdır.
Biz inişe geçtikten kısa bir süre sonra saat 11:00 sularında hemen önümüzde bir bayan dağcı arkadaşın kaymaya başlaması sonucu iki erkek dağcı arkadaş da ona yardım etmek üzere peşinden kaymaya başlıyor. Tüm ekipler nefesini tutmuş bir halde kayanları izlerken biri o anı dondurmayı başarıyor.
KAYAN ARKADAŞLAR VE O ANI DONMUŞ BİR HALDE İZLEYEN BİZLER
O an biz daha ne olduğunu anlayamadan yukarıdan yaşlıca bir erkek dağcı da istemsiz bir şekilde kaymaya başlıyor ve az önce kayan arkadaşlardan birine çarparak duruyor. Bu peş peşe oluşan istemsiz kaymalar sonucu iniş ekibi bir an geriliyor ve iniş biraz duraklıyor. Daha sonra tekrar inmeye başladığımızda en son düşen kişinin yürüyemediğini görüyoruz. Dağın bu etabından nasıl ineceğini düşünmeden edemiyoruz. Daha aşağılara indiğimizde ise o arkadaşın sedye gibi bir şeyle kaydırıldığını görüyoruz.

Artık saat 11:30 civarı dağın gövde bölümünü inmiş bulunuyoruz. Sıra kampa doğru ilerlemek için yatay ilerleyeceğimiz bölüme gelince bu bölümde dağ önce çığ düştüğünü görüyoruz. Bu sebeple 10 ar kişilik ekipler halinde ilerleme kararı alıyoruz.
ÇIĞ SEBEBİYLE 10 AR KİŞİLİK EKİPLER HALİNDE GEÇİYORUZ
ÇIĞ DÜŞMÜŞ BÖLGE
Birçok kişinin bir kar etabını yatay kestiği düşünülünce çığ olma olasılığı yüksek gibi gözüküyor. Bu sebeple herkes dikkatli bir şekilde geçmeye çalışıyor. Aksilik bu ya bu bölümde de manzara öyle güzel ki insan oyalanmadan edemiyor.
MANZARA MUHTEŞEM
Arkaya dönüp bir göz atınca aralıklarla gelen arkadaşlarımı görüyorum. Nedense kampa ulaşma isteği bu etapta daha bir insanın içine yerleşiyor. Biraz daha hızlanıyoruz.
ÇIĞ ETABINI GEÇENLER
Kampa ulaşmak için bir iki dik inişimiz olacak, onları da geçtiğimizde hem kampı daha net göreceğiz hem de faaliyet bitmiş olacak sanırım.
VE SON ETAPLAR
YİNE DİK BİR İNİŞ VAR
Ve nihayet 1950 metredeki kamp alanına ekibin bir bölümü olarak saat 12:40 da yani yola çıkışımızdan 8,5 saat sonra varıyoruz.
KAMP ALANI GÖZÜKTÜ NİHAYET
Kampa vardığımızda bizi merak eden Ayhan, Emre ve Seher'i bizleri dışarıda beklerken buluyoruz. Ayhan'ın biraz daha iyileştiğini görüyoruz ve seviniyoruz. Onlar da biz tırmanırken çadırlarını zorlayan rüzgar dolayısıyla ve dağa göz attıklarında dağın etrafında dönen bulutlar sebebiyle bizim ne halde olduğumuzu oldukça merak etmişler. Kısaca onları tırmanış konusunda bilgilendirip tüm ekip gelince hemen çadırları toplama işlemine girişiyoruz.

Bu arada Güven'den tüm çıkış boyunca 12 km yürüdüğümüzü öğreniyoruz. Yeri gelmişken çıkış rotamızın fotoğrafını da paylaşmak zamanıdır diyorum.
ÇIKIŞ ROTAMIZ
Gelirken bir traktörü doldurmamız sebebiyle dönüşte tüm ekipleri beklemeden Todosk'a 20 şer Tl traktör paralarımızı ödeyip gerek Cemil Vurgun Hoca'ya gerek rehberliğimizi yapan Cemal Zerepcan'a teşekkürlerimizi sunarak Küçük Söyle Köyü'ne doğru saat 14:00 gibi yola çıkıyoruz.
DÖNÜŞ İÇİN TRAKTÖRE DOLUŞUYORUZ
Traktörün tüm rahatsızlıklarına, bedenimizdeki tüm yorgunluklara rağmen bu anlamlı günde Kızlar Sivrisi Zirvesi'ne ulaşmış olmamız hepimizi mutlu ediyor ve traktördeki anlarımızı mutlu, mesut, çıkışın kritiğini yaparak geçiriyoruz. Saat 16:00 gibi de Küçük Söyle Köyü'ne güle oynaya varıyoruz.

Sonrası malum üst baş değişimi, el yüz yıkama yani bir kendine gelme çalışmaları başlıyor. Herkes hazırlanınca da Elmalı merkeze doğru yola çıkıyoruz. Saat 17:00 da Elmalı'ya varıyoruz. Merkezdeki leziz köftecide karnımızı doyuruyoruz.
ÖNCE ŞİŞTE KÖFTEMİZİ YİYORUZ
SONRA DA UN HELVAMIZI
Ve saatler 18:00 ı gösterdiğinde İstanbul'a doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz uzun ve yarın herkes bu tatlı yorgunlukla işinin başına geçecek.

Bir tırmanış daha geldi geçti böyle dostlar. Eksisiyle, artısıyla bu faaliyetin de illa ki bize kattıkları vardır. Kendimize olumlu çıkarımlar yaptıysak ne mutlu bize. Tüm bu olumlu, olumsuz yaşanılanların ve bu hayatta bize biçilenlerin bizleri dağlardan uzak tutmamasını canı gönülden diliyorum. Dağlarda hep beraber tutkuyla, nice zirvelerimiz olsun ve tabi ki ZİRVELERİMİZ DAİM olsun diyorum.


Bir sonraki zirvede görüşmek dileğiyle.
Şenay KILIÇ

FALİYET RAPORU
Faaliyete Başlangıç:04:00
Zirveye Varış:09:20
Kamp Alanına Varış:12:40
Zirveye Varanlar:Güven Yüksek, Şenay Kılıç, Barış Tuncaboylu, Yüksel Öztürk, Çağın Ağın, Mahsuni Çalışkan, Betül Morali, Mustafa Abacı, Kemal Kaplan, Nimet Çelik, Nalan Ertuğrul, NurseL Akın, Ümit Gençsoy.
Hava Durumu:Genel olarak açık ve sert rüzgarlı.
Kullanılan Malzeme:Kazma,kask.
Faaliyet Ulaşım Ücreti:150 tl
Traktör Parası:20 tl
Yeme-İçme:50 tl