16 Mayıs 2018 Çarşamba

LİKYA YOLU-4 GÜN-103 Kilometre KINIK-KALKAN / GÖKÇEÖREN-KALKAN / GÖKÇEÖREN-KAŞ / KALKAN-GELEMİŞ


LİKYA YOLU'nun keyifli ama yer yer zor etaplarından birkaçını bu faaliyetimizle geçtik, bitirdik. Yine küçük ve hızlı bir ekiple uzun yollar aştık, güzel köyler ve yaylalar geçtik, kuş sesleri dinledik, çobanlarla sohbet ettik, hayvanları gözlemledik, doğaya karıştık, unutulmayacak anılar biriktirdik ve evimize döndük.
Ekibimiz rehberimiz ve eşim Ayhan Kılıç, Mete Güneş, Mustafa Avcı ve ben Şenay Kılıç olmak üzere 4 kişilik, yılların tanışıklığının verdiği rahatlıkla keyifle yol alan güzel bir ekip. Şimdi bu ekibin yol güncesini kısa kısa sunalım size o zaman.


27 NİSAN 2018 CUMA günü ilk önce Mustafa Ağbimiz erkenden Antalya'ya uçarak, Antalya'nın Batı Antalya otobüsleri ile Fethiye'ye ulaşıyor. Daha sonra Ayhan ve ben 18.40'daki uçağımıza binerek Dalaman üzerinden Havaş'la Fethiye'ye saat 21.30 gibi ulaşıyoruz ve en son Mete gece geç bir vakitte Fethiye'ye bizim izlediğimiz yolu kullanarak ulaşıyor.
Havaş'a Fethiye'ye ulaşmak için kişi başı 15 tl veriyoruz. Fethiye otogarında, Havaş'tan indiğimizde ertesi gün saat 07.30'da binmek için Batı Antalya otobüslerinden Kınık için yer ayırttırıyoruz. Gecelemeyi Fethiye-Uygulama Oteli'nde kahvaltı dahil 45 tl ye yapıyoruz. 
28 NİSAN 2018 CUMARTESİ sabahı erkenden kalkıyoruz. Kaldığımız uygulama otelinde kahvaltı geç başladığı için kahvaltı yapamıyoruz. Otelden 06.45'te ayrılıp, Fethiye Otogarı'na doğru yürümeye başlıyoruz. Otogara giderken kahvaltı işimizi bir pastahanede halledip, Kınık'a gideceğimiz otobüse yerleşiyoruz.
imdi neden Kınık'tan başlıyorsunuz?" diyenler olacaktır. Efendim Likya Yolu'nu bitirelim diye uğraşırken Fethiye tarafında Kınık'ta bırakmıştık; Antalya tarafında da Kaş merkeze kadar tamamlamıştık. Şimdi bu faaliyetle Kınık'tan Kaş'a Likya Yolu'nu bağlamayı düşünüyoruz da ondan Kınık'tan başlayacağız.
Saat tam 07.40'ta Kınık'a giden Batı Antalya otobüsü hareket ediyor. Bu yolculuk için her birimiz 12,5 tl veriyoruz. Otobüsle yola çıkarken "İyi ki akşamdan yer ayırtmışız!" diye düşünüyorum. Otobüs sabahın bu saati için çok kalabalık gözüküyor.
Yaklaşık bir saat beş dakika süren yolculuğumuzda Muğla sınırlarından Antalya sınırlarına geçiş yaptıktan bir beş dakika sonra saat 08.45'te seralar kasabası Kınık'a ulaşıyoruz.
Kınık'ta ilk iş su ve yiyecek ihtiyacımızı karşılamak oluyor. Tüm ihtiyaçlarımızı edindikten sonra saat 09.00'da Xantos Antik Kenti'ne doğru yürümeye başlıyoruz.
Saat 09.10'da antik kent kalıntılarına ulaşıyoruz. Günün ilk fotoğrafı da hemen geliyor.
XANTOS ANTİK KENTİ GİRİŞİNDEYİZ
Xantos Antik kentini bir önceki Likya faaliyetimizde gezdiğimiz için bu kez antik kenti gezmeden antik kentin önündeki asfalt yolu takip ederek, ilerliyoruz.
KINIK SERALARINDAN BİR GÖRÜNÜM
Yürürken sol tarafımız Kınık'ın ünlü seralarıyla dolu bir halde ilerliyor. Asfalt yol yer yer ağaçların altından ilerlerse de parlayan güneş ve sıcak sabahın bu saatinde bile ekibimizi hafiften bunaltıyor.

Saat 09.35'te Antalya'ya kadar ilerleyen ana yolun dibindeki Likya tabelasına ulaşıyor ve bir fotoğraf çektiriyoruz.
GÜNÜN İLK TABELA FOTOĞRAFI
Bu tabela sonrası asfalt yolun karşısına geçiyoruz ve Çavdır'a doğru asfalttan ilerliyoruz.
ÇAVDIR'A DOĞRU İLERLERKEN
Rotanın bu kısmı biraz tatsız gibi olsa da yol kenarındaki malta erikleri ve kara dutlar keyfimizi yerine getirmeye yetiyor.

Bu sırada biraz rotadan bahsetmek istiyorum. Bugün yürüyeceğimiz rota Xantos'a su taşıyan su kemerleri boyunca ilerleyecek. Kocaman Kınık ovasını çevreleyen tepelerin eteklerinden, su kemerlerinin kaynağı olan İnpınar üzerinden devam edecek. Ama önce Çavdır'ı geçmemiz gerekiyor.
Çavdır Köyü bir tarım köyüdür. Köyde market, kahve ve seracılıkla ilgili birçok dükkan var ama konaklama için yer yok gibi gözüküyor.
Köyün kuzeybatısında Akdağ'ın yamaçları yükseliyor. Tabi ki Akdağ'dan gelen sular sera tarımında da önemli bir etken.
Seralarla dolu Çavdır'a ulaşmamız saat 10.00'ı buluyor. Ortalıkta gözüken tek markette soğuk bir şeyler içtikten ve su stoğumuzu yeniledikten sonra rota tabelasına doğru ilerliyoruz.Rota ana yoldan ayrılıp, köyün mezarlığına doğru ilerliyor. Mezarlığa ulaşınca bizi mezarlığın içine doğru sürüklüyor.
MEZARLIĞIN İÇİNDEKİ TOPRAK YOLDAN İLERLİYORUZ
Sonra da bizi mezarlığın taş duvarlarından atlatıp, yola bağlıyor. Aslında bir alt yoldan doğruca devam etmek daha mantıklı gibi gözüküyor.

Bir süre yoldan yürümeye devam ettikten sonra sol taraftan yükselmeye başlıyoruz. Küçük çalılar ve ağaçlar arasından yavaş yavaş yükselerek su kemeri hizasına kadar ilerliyoruz.
Yer yer dağılmış ama genel bir hatta ilerleyen su kemeri kalıntılarını izleyerek, sağ tarafımızda bir zamanlar deniz olduğunu düşündüğümüz geniş ovadaki seralara göz gezdirerek yol alıyoruz.
BURASI BİR SERA DENİZİ GİBİ
Rota bir süre zeytinlikler ve çalılar arasından ilerlerken birden tepe yamacının dikleştiği bir kısımda, su kemerinin Alidere Vadisi'nden geçmeye çalıştığı alanda,  2,5 metre genişliğinde, 6 metre yüksekliğinde bir köprüye ulaşıyor.Saat 11.00'da da bu köprüden geçiş yapıyoruz.
KÖPRÜYÜ GEÇERKEN
Köprü çok sağlam değil. Bu sebeple geçişte dikkatli olun derim. Köprü üzerinden giden su yolu çok açık ve net bir şekilde gözüküyor.
SU YOLUNDAN BİR GÖRÜNÜM
Köprünün altında da kabartmalı bir takım taşlar olduğu söyleniyor ama biz köprünün altına inmeden devam etmeyi tercih ediyoruz. Rota yamaçlardan ilerlerken belki yükseklik korkusu olanlara iyi gelmeyebilir.
YAMAÇLARDA BİR MOLA ANI
Fakat ara ara durup, ovayı seyretmesi çok keyifli oluyor.Ovaya doğru bakarken doğumuzda bugün Kalkan'a doğru izleyeceğimiz yamaçlar da uzaklardan gözüküyor.
KALKAN'A DOĞRU İZLEYECEĞİMİZ ROTA
Biraz altlarımızda bulunan Çayköy'e doğru ilerlerken çok derin bir su kemeri bölümünden geçiyoruz.
ROTADAN BİR KESİT
Sonra bir traktör yoluna ulaşıyoruz. Saat 11.40'ta güneyimizde bulunan Çayköy sınırlarına doğru ilerliyoruz.Fakat köyün içine girmiyoruz. Yine orman içinden rotaya devam ederek, saat 12.00'da rota üstünde su kanalı kenarında bir kamp yerinde öğle yemeği molası veriyoruz.
KAMP YERİNDEN BİR GÖRÜNÜM
Saat 12.20'de tekrar rotaya devam ediyoruz. Yol uzun bir süre yine su yolunu takip ediyor.
SU YOLUNU İZLEMEYE DEVAM
Saat 12.30'da Xantos'a giden suların bol bol aktığı geniş bir açıklığa ulaşıyoruz.
ÖNÜ KAMP ALANI OLAN GENİŞ BİR AÇIKLIKTA
Bundan sonra bizi İnpınar-Üzümlü Köyü'ne bağlayacak vadiye doğru ilerliyoruz.
Girdiğimiz vadide bol bol su var. Ayağımızın dibinden güzel güzel akan suda rota işaretlerini takip ederek ilerliyoruz.
VADİYE DOĞRU, SOLUMUZDA SU YOLU İLE İLERLERKEN
Bu vadinin havası cidden geçtiğimiz yerlere göre biraz daha farklı. Çok sulak bir ortam. Bu arada ilerlerken bir ara sağımızda çok da iyi gözükmeyen bir köprü görüyoruz.
KÖPRÜDEN BİR GÖRÜNÜM
Aslında rota bir zamanlar buradan ilerliyormuş sanırım. Ama bir nedenle değişmiş gibi gözüküyor. 
Bir süre sonra rota bizi işaretlerle vadinin solundan alıp, sağına geçiriyor.
VADİNİN SAĞINA GEÇTİĞİMİZ AN
Daracık patika yol birden geniş bir traktör yoluna dönüşüyor. Bu yol çok kısa bir süre ilerliyor.
TRAKTÖR YOLUNDA İLERLİYORUZ
Ve saat 12.45'te toprak, geniş bir yola ulaşıyoruz. Toprak yolda kısa, keyifli bir yürüyüş yapıyoruz.
TOPRAK YOLDA İLERLERKEN
Zaten hemen sonra yol soldan tekrar orman içine yükselmeye başlıyoruz. Sola geçiş aşağıdaki tabelayı görür görmez gerçekleşiyor.
ORMAN İÇİ YÜKSELMEYE BAŞLAMA NOKTASI
Sonrası Üzümlü Köyü'ne doğru en yüksek yer olan 330 metreye doğru yükseliş başlıyor.
ORMAN İÇİ YÜKSELİŞ ANI
Eğim çam ağaçları arasından tatlı tatlı yükseliyor. Bizi 330 metreye doğru taşıyor.
YÜKSELİRKEN
Sonra hafifçe inişe geçiyoruz. Bu arada sabahtan itibaren izlediğimiz rota işaretleri şu ana kadar gayet iyi ilerliyor.
İNİŞE GEÇERKEN
İnişimiz Üzümlü Köyü'ne giden virajlı ve eğimli araç yolunu görene kadar devam ediyor. Buradan bakınca köy  çok uzaklarda gözüküyor gibi.
ÜZÜMLÜ KÖYÜ'NE GİDEN YOL TEPELERDEN GÖZÜKÜYOR
Peki oraya nasıl ulaşacağız? Birazdan tekrar yükselmeye başlayarak fundalıkların, makilerin arasına girince nasıl ulaşacağımızı anlıyoruz.Yol çoğunlukla kayalık patikalardan ilerliyor.
KAYALIKLARDAN İLERLİYORUZ
Hatta bir ara rotayı şaşırıyoruz ama makilerin arasında ilerlemek zor olduğundan, sağa sola bakınarak, uygun bir aralıkta tekrar patikaya ulaşıyoruz.
BAZEN SEVİMLİ ÇALILIKLAR DA ÇIKIYOR KARŞIMIZA
Orman içinde ağaçlara asılan bilgilendirmelerden köye yaklaştığımızı anlıyoruz.
KÖY İÇİNDEN PANSİYON BİLGİLENDİRMELERİ
Zaten saat 13.40'ta da bizi köye taşıyacak toprak yola çıkıyoruz. Çıktığımız yol topraktan ziyade mıcır ağırlıklı bir yol.
KÖYE GİDEN YOLDA İLERLİYORUZ
Bu yolun sağlı sollu yenice yapılan villalar için yeni açıldığı bariz. Köye giriş yapmak için bu yoldan bir on dakika yürüyoruz.
BU YOL BİZİ ÇOK SIKIYOR
Nihayet köpek havlamaları ile köye giriş yaptığımızda karadut ağaçları bizi karşılıyor. Biz de dayanamayıp, tatlarına bakmaya çalışıyoruz.
KARADUT YEME ZAMANI
Sonra karaduttan rengi değişmiş, kıpkırmızı ellerle köyün merkezine doğru ilerliyoruz.
MUSTAFA AĞBİ KIRMIZI ELLERİME BAK DİYOR
Merkeze giden yolda sağlı sollu evler göreceksiniz. Ama sağ koldaki bu güzel, eski taş ev hemen insanın dikkatini çekiyor.
BU EVE BAYILDIM
Buraya gelene kadar o kadar çok yeni taş ev gördük ki! İnanın o yeni taş evlerin hiçbiri bu ev gibi güzel değildi. 
Evin hemen dibinde de bu bölgeye has olan kilere göz atmadan geçmeyin derim.
BÖLGEYE HAS KİLERE BİR ÖRNEK
Karadeniz bölgesinin serenderi gibi ama değil. Daha çok bölgedeki lahit mezarları andırıyor.Bu evin bahçesinden çıkıp, köyün camisine yani merkeze doğru ilerlerken saatimiz 14.00'ı, kilometremiz de  14 kilometreyi gösteriyor.
KÖYÜN CAMİSİNE DOĞRU
Köyün camisinde elimizi, yüzümüzü yıkayıp, biraz ferahlıyoruz. Camide yine Likya Yolu yürüyen bir Kanadalı karı-kocayla karşılaşıp, kısa bir sohbet de ediyoruz. Bir süre sonra onlar yola devam ediyorlar.
ÜZÜMLÜ CAMİSİ

SICAKTAN BUNALAN EKİP SOĞUK SUYA KAVUŞUYOR
Caminin şadırvanındaki soğuk su çok iyi geliyor bize. Sonra hemen ana yolun dibindeki köy bakkalına doğru ilerliyoruz.
ÜZÜMLÜ KÖYÜ BAKKALI
Gelsin sodalar, gitsin dondurmalar derken bakkalın solundaki boş, ağaçlıklı alanda yarım saate yakın oyalanıp, dinleniyoruz.

Üzümlü Köyü Eşen Çayı deltasında yer alan büyük bir köy. Gördüğümüz kadarıyla turizm anlamında köyde hummalı bir çalışma var. O kadar çok villa yapılmış ve yapılıyor ki! Çok hoşumuza gitmedi aslında bu durum. Çünkü doğallık yok olmaya başlamış bile. Zeytin ve üzüm köyün önemli ürünlerinden. Üzümler hala şarap için üretiliyormuş. Bir şarap evi de varmış ama biz görmedik. Konaklama için birçok mekan var gibi gözüküyor. Köyde bir bakkal ve bakkalın tam karşısında da bir restoran bulunuyor. Tam bakkalın önündeki ana yoldan da dolmuş geçiyor.
Tekrar rota tabelasına girmek için caminin duvarının dibine yükseliyoruz. Hemen duvarın dibinde bir sonraki rotanın başlangıç tabelası bulunuyor.
ÜZÜMLÜ SONRASI ROTA
Rota bundan sonra bir süre asfalt yolda ilerliyor. Saat 14.50'de bu yolda yürüyüşe başlıyoruz.
ASFALT YOLDAN İLERLİYORUZ
Sıcakta asfaltta ilerlemek pek hoş olmuyor ama yine de ara ara dut yiyerek, ara ara sohbet ederek günün en yüksek metresi olan 416 metreye kadar yükseliyoruz.Asfalttan ayrılıp, sağdan toprak bir yola sapıp, saat 15.15'te inişe geçiyoruz.
İNİŞE GEÇTİĞİMİZ AN
İniş makiler arasından İslamlar Köyü'ne kadar devam ediyor. Köye girişimizde yine o pek sevimli kilerler göze çarpıyor.
İSLAMLAR KÖYÜ'NDEN KİLER ÖRNEĞİ
Burada da hummalı bir taş-ev yapma çalışması var.Anlaşılan o ki parası olanlar dolan merkez yerlerin yerine artık buralara doluşmaya başlamış.
TAŞ İŞÇİLERİNDEN BİRİYLE KONUŞURKEN
Bu inşaatların bir kısmı Likya Rotası'nın da bir bölümünü değiştirmiş gibi gözüküyor.İnşaatların hemen dibinden, değişen rotayla birlikte bir yanımızda bir akıntıyla biraz daha doğu yönünde ilerleyip, asfalta çıkıyoruz.Ve biraz ilerleyerek 300 metre aşağıda yeni rota tabelasına saat 15.50'de ulaşıyoruz. Bu tabelaya gelirken biraz üstte, solda bir tane de bakkal bulunuyor. Herhangi bir ihtiyaç buradan giderilebilir.
AKBEL'E DOĞRU ROTA TABELASI
Bu tabelanın karşısında köyün kahvesi bulunuyor. Kahvede  biraz oturup, birer çay içiyoruz.
İSLAMLAR KÖYÜ KAHVESİ

KÖY KAHVESİNDEYİZ
Saat 16.20'de tekrar rotaya giriyoruz. Kahvenin tam karşısındaki toprak yoldan aşağıya doğru inişe geçiyoruz.
İNİŞE BAŞLADIĞIMIZ AN
İne ine bir dere geçişine kadar ilerliyoruz. Buraya inmemiz bir 10 dakikayı buluyor.
DEREDEN GEÇERKEN
Daha sonra tekrar inişe devam ederek, yeni rota tabelası ve yine bir asfalt yola saat 16.50'de ulaşıyoruz.
SON TABELALAR
Günün son asfalt yolunda biraz yükselerek ilerliyoruz. Kısa bir süre yolun sağında renkli mi renkli bir pansiyon görüyoruz.
HIDDEN GARDEN
Likyacılar'a uygun mudur? Tabelalar öyle gösterse de içini bir gezmek lazım. Sanki biraz turistik bir mekan gibi.

Asfalt yoldan 15 dakikalık bir yürüyüşle Akbel'e saat 17.00'da 23. kilometrede ulaşıyoruz.
AKBEL Eşen Çayı Vadisi ile Kalkan arasında kalan havza oluyor. 1960'larda komşu yamaçları yıkan kaya ve çamur kaymasından kurtulanlar için inşa edilmiş bir dizi prefabrik yapı nedeniyle buraya Deprem Evleri de denilirmiş. Dolmuşların güzergahında olan küçük bir yerleşim yeri olma özelliği taşıyor.
Akbel rota tabelasına gelmeden, solda işinize yarayacak güzel bir çeşme bulunuyor.
AKBEL'DE ÇEŞMEDEYİZ
Bu çeşmede elimizi, yüzümüzü yıkayıp, biraz ferahlıyoruz. Çeşmede oyalanırken, hemen çeşmenin arkasındaki mezar dikkatimizi çekiyor. Üzerinde bir Almanın ismini görünce merak ediyoruz. Çeşmenin solunda bulunan kahvedekilere mezarın niye orada olduğunu soruyoruz. Aldığımız cevap Alman'ın Kalkan'da yüzerken boğulduğu ve oraya gömüldüğü oluyor.
ÇEŞMENİN ARKASINDAKİ MEZAR
Tüm ekip günün son tabelasını da geçip Kalkan'a doğru inişe geçiyoruz.
AKBEL'DEKİ ROTA TABELASI
Tabi yukarılardan Kalkan manzarası muazzam güzellikte. Yol boyu ulaştığımız bir terasta dayanamayıp, bir fotoğraf çektiriyoruz.

YUKARILARDAN KALKAN
KALKAN yakın zamana kadar zeytin ağaçlarıyla dolu taraçalarda yükselen bir köy havasındaymış. Şu anki hali ise gerçekten içler acısı. Her yer villa, ev, ev, ev. Tepelere yükselen taraçaların hepsi dolmuş ve dolmakta gözüküyor. Bol yokuşlu haliyle bile sırf manzarası sebebiyle ilgi çektiği aşikar.
Seyir terasında fotoğraf çekimi sonrası dik yokuşlardan aşağıya, merkeze doğru iniş başlıyor. Faaliyeti bitiriş saatimiz o kadar oyalanmamıza rağmen iyi bir saatte oluyor.
GÜZEL KALKAN'A DOĞRU

DİK YOKUŞLARDAN İNİŞ BAŞLIYOR
Bizi ana yolun altına bağlayacak üst geçide 17.30'da ulaşıyoruz. Karşıya geçip, bu gece konaklayacağımız Neruda Pansiyon'a doğru ilerliyoruz.
KALKAN MERKEZ'DEKİ ÜST GEÇİT
Ve 3-4 gün konaklayacağımız Neruda Pansiyon'a ulaşıp, yerleşiyoruz. Pansiyona oda başı 125 tl ödüyoruz. İsterseniz 2 kişi, isterseniz 3 kişi kalabilirsiniz.
Duş alma, yemek yeme, dinlenme derken bu hızlı ilk günü 25 kilometre ve birçok anı ile geride bıraktığımızı görüyoruz.
NERUDA PANSİYON'UN GÜZEL BAHÇESİNDEN GÖRÜNÜM

NERUDA PANSİYON BİNASI
Çayköy, Üzümlü, İslamlar ve Akbel olmak üzere 4 köyden geçip, günü bitirdik. Bugün su kemerlerinin izini sürdüğümüz bir gün oldu. Rota keyifli ve sakindi.
Yorgunluk kahvemizi akşam yemeğinden sonra Kalkan'ın bu dönemde ıssız sayılabilecek limanında yudumlamayı tercih ediyoruz. Bakalım yarınki rotamız nasıl olacak?

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Xantos-Çavdır: 5 K
Çavdır-Üzümlü 8 K
Üzümlü-İslamlar: 5 K
İslamlar-Akbel: 6 K
Akbel-Merkez: 1 K
TOPLAM:25 K
Çıkılan En Yüksek Yer: 416 m
Toplam Alınan İrtifa: 555
Toplam Kaybedilen İrtifa: 571

NOT:Rota köyler üzerinden ilerlediği için köylerde market bulabilir ve su edinebilirsiniz

29 NİSAN 2018 PAZAR günü saat 07.00 kalkarak pansiyon sahibimizin akşamdan bize hazırladığı kahvaltılıklarla odamızın önünde hızlı bir kahvaltı yapıyoruz.
KAHVALTI HALLERİ
Bir gece önceden Kalkan taksicilerinden biriyle bizi Gökçeören'e getirmesi için anlaşmıştık. Taksicimiz saat 08.00'de bizi pansiyondan almaya geliyor.
Kalkan Gökçeören Köyü arasında tam 20 kilometre yol bulunuyor. Bu yol için taksicimize 60 tl para ödüyoruz.
Yol denizin dibindeki Kalkan'dan 845 metredeki Gökçeören Köyü'ne doğru dönerek yükseliyor. Saat 08.30'da tepelerin arasında güzel bir ovada konumlanmış Gökçeören Köyü'ne ulaşıyoruz.
GÖKÇEÖREN KÖYÜ'NDEN BİR GÖRÜNÜM
GÖKÇEÖREN KÖYÜ uzun bir vadiye yerleşmiş gibi gözüküyor. Geliş yönüne göre vadinin sol tarafı bir çam ormanına doğru inişe geçerken, sağ tarafı ise geniş yayla ve meralara doğru hafif yükselerek ilerliyor. Vadinin tam ortasında da güzel bir düzlük bulunuyor. Dağınık evler, ambarlar ve bol yeşilliği ile göze güzel gelen bir köy burası. Yerel halk tarafından Seyret olarak da anılıyor.
GÖKÇEÖREN KÖYÜ MEYDANI
Köyün camiyi de içine alan küçük meydanında araçtan iniyoruz.Meydanın hemen sağında bölgenin o çok sevdiğim kilerinden yığınla dip dibe görünce ben hemen o tarafa doğru yöneliyorum.
KÖYÜN GİRİŞİNDEKİ AMBARLARDAN BİR GÖRÜNÜM
Araçtan indiğimiz yerde bir çeşme, kapalı bir kahve ve bir pansiyon bulunuyor.
ALTI KAHVE ÜSTÜ PANSİYON OLAN BİNA
Meydanda kiler bölgesini de kapsayan mini bir geziden sonra merkezde toplanmışken bu kez de caminin sedirini gölgeleyen devasa çınar ağacı dikkatimizi çekiyor.
GÖKÇEÖREN KÖYÜ'NÜN ANIT ÇINARI
Ve güzel ambarların önünde bir hatıra fotoğrafı çektirdikten sonra saat 08.40'ta yürümeye başlıyoruz.
YÜRÜYÜŞ BAŞLIYOR
Bugünkü hedefimiz Gökçeören Köyü'nden Kalkan'a doğru iniş yapmak.Köyün içinden yürürken, daha köyden çıkmadan bugün bölgede çok göreceğimiz kuyulardan biriyle karşılaşıyoruz.
BÜTÜN GÜN GÖRECEĞİMİZ KUYULARDAN BİRİ
Merak bu ya bir göz atsak iyi olur.Derin ve dar kuyunun içinde su bulunması güzel.
KUYUNUN İÇİNDEN BİR GÖRÜNÜM
Yazın bu bölgede bu kuyular iyi işe yarar. Karşılıklı birkaç kuyuyu gördükten kısa bir süre sonra köyün çıkışında günün ilk rota tabelasını görüyoruz.
ROTA TABELASINDAYIZ
Rota köyün ucundan, yeşillikler içinde dar bir patikadan hafif hafif yükselerek ilerliyor.
ROTANIN İLK HALLERİ
Görünüşe göre 840 metredeki Gökçeören Köyü'nden ilk etapta 950 metreye kadar bir 5 kilometreyi içeren yükselişimiz var. Sarıbelen Köyü'ne ulaşmak için de 15 kilometremiz var.
YÜKSELME ANLARINDAN 
Bu 100 metrelik irtifa geniş bir uzunluğa yayıldığı için insanı hiç zorlamıyor. Hatta solumuzda akan uzun, geniş yeşillikleri izleyerek ayrı bir güzelliği de oluyor.Bu bölgeyi bu kadar yeşil hiç beklemiyorduk.
DEVASA GENİŞ DÜZLÜKLERDEN İLKİ
Çok hoşumuza gidiyor bu kadar yeşilin içinde olmak.Tabi bahara has rengarenk çiçeklerle de ortam ayrı bir güzel gözüküyor. 
Bitki yapısı olarak genel bir halde makileri sayabiliriz. 
ROTADAKİ BABALARDAN BİR GÖRÜNÜM
Bir süre sonra yükselişimiz bu geniş düzlüklerin içine de dalıyor. Karşımıza ara ara geniş gölgeler yaratan ağaçlar ve bölgenin olmazsa olmazı kuyular çıkıyor.
GÜZEL FORMLU AĞAÇLAR
YOL ÜSTÜ KUYULARINDAN BİRİ
Saat 09.30'da kocaman bir düzlüğe ve bu düzlükte bulunan devasa 3 kuyuya ulaşıyoruz.
BÖLGEDEKİ KUYULARDAN BİRİ
Kuyuları biraz incelediğimizde yanlarında su çekmek için kovalar ve dış kısımlarında da farklı ebatlarda gerek taşlardan gerek betondan yapılmış oyuklar görüyoruz. Belli ki hayvanlara su yeri sağlamak için yapılmışlar. Kuyulardan birkaç kova su çekerek bu oyukları dolduruyoruz.
KUYUDAN SU DOLDURURKEN
Bu alanda ilerleyip, sağda kalan rota yönünden devam ettiğimizde bir eve ulaşıyoruz.
GENİŞ DÜZLÜKTEN SAĞA DOĞRU İLERLERKEN

BİR YAYLA EVİNE ULAŞIYORUZ
Eve ulaştığımızda da sağ koldan eve doğru gelen bir yürüyüşçü ile karşılaşıyoruz.
TAŞ EVİN GİRİŞİNDEYİZ

BİZE DOĞRU GELEN BİRİNİ GÖRÜYORUZ
Kısa bir sohbet sonrası Sertaç'ın bir haftadır yalnız bir şekilde yol aldığını ve sabah biraz ileride kurduğu kamptan doğru yola çıktığını öğreniyoruz. Ona bir takım önerilerde bulunup, ayrılıyoruz.Yolumuz geniş düzlükten bir süre sonra makilerin arasında ilerleyen taşlık bir patikaya dönüşüyor. B
irden tüm gün en çok göreceğimiz canlıya rastlayınca duruyoruz. Belki mevsim gereği kaplumbağalar bu etkinlikte çok karşımıza çıkıyor.
BOL KAPLUMBAĞALI BİR ETKİNLİK
Saat 10.15'te yine solumuzda geniş, kocaman bir yeşillik alan beliriyor. Biraz ilerledikçe aşağıda bir sürü olduğunu ve başındaki çobanın da bağırdığını duyuyoruz.
YİNE GENİŞ BİR DÜZLÜK GÖZÜKÜYOR
İzlediğimiz rotayı takip ederken, bir düzlükte kısa bir yeme-içme molası verdiğimizde rotanın ilerleyeceğimiz kısmından yaşlıca bir teyzenin bize doğru geldiğini görüyoruz. Meğer yukarıdan seslerini duyduğumuz çobanın annesi, Saime Teyze imiş gelen.
SAİME TEYZEYLE
Bizi ayran içmek için evine davet ediyor. Biz de kırmamak için onun peşine takılıp,  evine gidiyoruz.
SAİME TEYZE'Nİ EVİNE DOĞRU
Saime Teyze kısa sürede çok şey anlatıyor bize.Bir oğlunun motosiklet kazasında öldüğünü, torunlarının ve dul kalan gelininin yanında olduğunu, nasıl geçindiklerini anlatıyor da anlatıyor.
SAİME TEYZE'NİN SUNDURMASINDA
Saime Teyze'nin evi Likya rotasını yürüyenlerin uğrak yeri belli. Oturduğumuz masanın üstü özellikle yabancıların fotoğrafları ve mektuplarıyla dolu. Zaten Likya rotasını oluşturan Kate Clow da bir süre Saime Teyze'nin evinde kalmış.
Saime Teyze ve geliniyle kısa bir sohbetin ardından Saime Teyze'nin gelini bize keçi sütüyle yapılan yoğurttan naneli, güzel bir ayran getiriyor. Biz de öğle yemeğimizin yanında afiyetle içiyoruz. Yemek sonrası yolumuz uzun olduğu için Saime Teyze'ye veda edip saat 11.05'te oradan ayrılıyoruz.
SAİME TEYZE'NİN EVİNİN ÖNÜNDEKİ YOL
Yol Saime Teyze'nin evinin önünden bir süre traktör yolu kıvamında gitse de bizi Sarıbelen Köyü'ne taşıyacak tepelere çıkmak için dar, kayalık bir patikadan yükselmeye başlıyoruz.
KAYALIK PATİKA YOLDAN YÜKSELİYORUZ
Çok uzun sürmüyor bu patika. Bir süre sonra tepede, genişlik bir alana kavuşuyoruz.
ROTA KAYALIK PATİKADAN KURTULUNCA
Sonra da yine inişe geçiyoruz. İnişe geçtiğimiz anda uzaklardan bir grubun karşıdaki toprak yoldan doğru aşağıya indiğini görüyoruz. Gruba doğru ilerlediğimizde eski Zirve Dağcılık Kulüp Başkanımız İsmet İnan rehberliğinde bir ekibin Sarıbelen-Gökçeören rotasını yürüdüğünü öğreniyoruz.
İSMET HOCA İLE BİRLİKTE
Bu karşılaşma bizi mutlu ediyor.İsmet Hoca'yla kısa bir sohbet sonrası onların geldiği toprak yola doğru biz yükselmeye başlıyoruz.
TOPRAK YOLDAN YÜKSELİRKEN
Toprak yolun tepesine ulaştığımızda gördüklerimiz öyle mutlu ediyor ki bizi; manzara muhteşem.
Bu yükseklikte bu manzarayla güzel bir ekip fotoğrafı çektirerek, toprak yoldan alçalmaya devam ediyoruz.
MANZARA VE BİZ
Buradan kuzeyde Gömbe-Akdağ'ın sivrildiği karlı tepeleri görmeniz mümkün. Ve Sarıbelen'e doğru iniş zamanı diyerek bu toprak yoldan aşağılara inişe geçiyoruz.

TOPRAK YOLUN KENARINDA

AŞAĞILARA DOĞRU İNİŞE BAŞLIYORUZ

Tam karşımızda Kalkan'dan da tepelerde gözüken vericileri barındıran tepeyi görüyoruz.

VERİCİLERİN OLDUĞU TEPE GÖZÜKÜYOR
Biraz daha ilerleyince uzaklardan Sarıbelen Köyü ve bir sonraki izleyeceğimiz rota gözüküyor.
SARIBELEN KÖYÜ VE GÜNÜN İLERLEYEN ROTASI GÖZÜKÜYOR
Yolun sonuna doğru yine bir kuyu ve minicik bir kaplumbağa ile karşılaşıyoruz.
ROTA ÜSTÜNE SARIBELEN'E DOĞRU SON KUYU
Bu kuyuyu gördükten sonra yine kısa bir süre düz ilerleyip, yeni yapılan taş binaların dibinden köye doğru ilerliyoruz.
TAŞ BİNALARDAN BİRİNİN REKLAMI
Binalar köyün üstlerine doğru yığılmış bir durumda. Galiba bir kısmı da yabancılar tarafından yaptırılıyor.
TAŞ BİNALARIN BİRİNİN ÖNÜNDE
Köye saat 12.15'te giriş yapıyoruz. Aslında rota köy yoluna girerken sola dönerek ilerlese de biz sağa dönerek köy içine girip, soğuk bir şeyler içmek istiyoruz.

SARIBELEN'E GİRERKEN
TELEVİZYONLU KÖY ÇEŞMESİNDE
Önce köy çeşmesinde ferahlayıp, rahatlıyor ve köyün camisine doğru ilerliyoruz. İlerlerken güzel bir ağaç altı sedirin karşısında rota tabelasını görüyoruz.
BU SEDİRDE KEYİFLE OTURUP, YEMEK YİYEBİLİRSİNİZ
SEDİRİN KARŞISINDAKİ ROTA TABELASI
Hemen rota tabelası yanındaki mezarlıkta bulunan birine köy bakkalını soruyoruz. Biraz daha aşağıda olduğunu söyleyince, yoldan bakkal bulma hayaliyle ilerlemeye devam ediyoruz.
KÖYDEN BİR GÖRÜNÜM
Bakkala gitmek için mezarlığın sağına yani caminin karşısındaki yola giriyoruz. Fakat 1-1,5 kilometre yürüyerek ulaştığımız bakkala gitmek bizi çok bunaltıyor. Sonunda saat 13.00'da köy bakkalına ulaşıyoruz.
KÖY BAKKALINDA KEYİF YAPARKEN
Bakkalın hemen dibinde, bir ağacın altındaki oturma alanı bizim için çok iyi oluyor. Biraz yemek yiyor, serinliyor ve kendimize geliyoruz. Bu arada biraz da Sarıbelen Köyü'nden de bahsetmeli diyorum.

SARIBELEN KÖYÜ halkının çiftçilik ve keçi çobanlığı ile uğraştığı bir köy. Bugün meyve bahçelerinin arasına yeni yeni evler yapılıp, köyün şekli değişir durumda gözüküyor. 1-2 pansiyon, bir bakkal, okul ve halı saha mevcut. Ana yoldan günün belirli saatlerinde araçlar da geçiyor.

Saat 13.25'te tekrar ayrıldığımız rotaya girmek için kalkıyoruz. Önce camiyi geçiyor ve caminin yanındaki tuvaletlere uğruyoruz. Sonra da gelirken uğradığımız rota tabelasının yönünde ilerliyoruz.
TAŞ EVLERİN ARASINDAYIZ


ROTANIN HALİ
Hem yeni hem eski taş evlerin arasından geçerek, yürüyoruz.Yeni yapılan evler rotayı biraz değiştirse de rota güncellenmiş ve işaretler mevcut. Rotanın bu kısmı bizi asfalta kadar indirip, tekrar asfalttan yukarı doğru yürüteceği için köyün camisinden direk ana yola bağlanmak sanki daha mantıklı gibi geliyor. Gereksiz bir geçiş olmuş bu aradaki yol.

Evleri geçtikten sonra kısa bir süre çok dik bir patikadan, ağaçların içinden inip, toprak bir yola sonra da asfalta ulaşıyoruz.
AĞAÇLARIN ARASINDAN İNİŞ YAPTIĞIMIZ YER
ROTANIN ASFALT BÖLÜMÜ
Rotanın bu asfaltta yürüme kısmından hiç hoşlanmıyoruz. Ama yapılacak bir şey yok. Saat 14.20'de rota tabelasına ulaşıyoruz.
BEZİRGAN'A 4 KİLOMETRE VAR
Bezirgan'a 4 kilometre yol olduğunu görüyoruz.Bir süre asfalttan ilerleyip, yolun karşısındaki yeni rota tabelasının yanına geçiyoruz.
YOLUN KARŞISINDAKİ ROTA TABELASI
Bu tabelanın dibindeki ağaçlarda biraz dinleniyoruz. Tam öğle sıcağının altında tırmanışa başlamak düşüncesi iyi gözükmüyor.
AĞAÇ ALTINDA, GÖLGEDE KISA BİR DİNLENME
Bundan sonra günün en kötü yükselişi geliyor. 680 metrede bulunan Sarıbelen'den 885 metreye kadar yükseleceğiz. Saat 14.30'da da yükselmeye başlıyoruz.
YÜKSELİRKEN SARIBELEN'DEN BİR GÖRÜNÜM


İLERLEDİĞİMİZ ROTA
Rota işaretlerle birlikte makiler arasından, dar kayalık patikadan doğru ilerliyor. Saat 14.40'da bir düzlüğe ulaşıyoruz.
BİR DÜZLÜKTEYİZ
Ama bu düzlükte bizi bir set yukarıya taşımak için bir aradan başka bir şey değil. Tabi ki tırmanışa tekrar devam ediyoruz.
YOLUN DESTEKLENMESİ NEDENİYLE YIĞILAN TAŞLAR
Yolun taşlarla desteklendiği noktaya kadar yükseldiğimizde rota koca koca taşların arasında kalıyor. Biraz bu taşlarda nefeslenip, taşları geçerek ilerliyoruz.
İRİ İRİ TAŞLARI GEÇİYORUZ
Saat 14.55'te yol ile aynı seviyeye geliyoruz fakat biz yine makilik alandan yola devam ediyoruz. Nihayet geniş bir toprak yola çıkmadan bu son fotoğrafı çektiriyoruz.
TOPRAK YOLA ÇIKARKEN
Toprak yola çıkınca bayağı seviniyoruz. Toprak yolda sağ taraftan rotaya devam ediyoruz.
TOPRAK YOLDA İLERLERKEN
Bulunduğumuz yerden manzara muhteşem gözüküyor.Uzaklardan geldiğimiz tepeler ve Sarıbelen çok güzel gözüküyor.
GELDİĞİMİZ YERLERİN YUKARILARDAN GÖRÜNTÜSÜ
Bu toprak yol 1 kilometre yol almadan yaklaşık bir saattir görüp, görüp dibinden geçtiğimiz asfalt yola bağlanıyor. Bizse asfalta girmeden yolun solundan tekrar aşağıya doğru iniyoruz.
ASFALT YOLA ULAŞTIĞIMIZ AN
Artık bizi Bezirgan Yaylası'na taşıyacak ara patika yola girmiş oluyoruz. Yol biraz dik iniyor. İnişe geçer geçmez Bezirgan Yaylası'nın kocaman düzlüğü, yemyeşil kırlarıyla gözüküyor hemen. Bu iniş yolunun en kötü yanı yine yol yapımı nedeniyle bir kısmının yine bozulmuş olması. Bozulan kısmı yine taşların üzerinden atlayarak geçiyor ve inişe devam ediyoruz.
İNİŞ ANI
İniş sırasında Sarıbelen Köyü'ndeki pansiyonların ilanlarını ağaçlarda görüyoruz.
YUKARILARDAN BEZİRGAN YAYLASI GÖRÜNÜMÜ
Bu ara geçiş, köyün dibinde  yeni açılmış bir toprak yola bağlanıyor. Toprak yola iner inmez sağa dönmeniz gerekiyor.

KÖYÜN DİBİNDEKİ TOPRAK YOL
Bir 100 metre yürüdükten sonra toprak yolun solundan köye geçiş yapacağınız traktör yoluna girmeniz gerekiyor. Sonra rota işaretlerini takip ederek ara bir geçişten köyün asfalt yoluna saat 15.45'te bağlanıyoruz.
KÖYÜN İÇİNE GEÇECEĞİNİZ ARA
Köyün ana yolu boyunca merkeze kadar yürüyoruz. Yine bölgedeki taş evler çok hoş gözüküyor.
KÖYÜN İÇ YOLUNDA YÜRÜYORUZ
GÜZEL TAŞ EVLERDEN BİRİ

KÖYDEN BİR GÖRÜNÜM
Camiye kadar ilerliyoruz.Caminin büyük bir şadırvanı, hemen yan bahçesinde de tarihi bir çınarın altında, yüksekte bulunan bir sediri var.
BEZİRGAN KÖYÜ CAMİSİ


CAMİNİN ŞADIRVANI

CAMİNİN BAHÇESİNDEKİ AĞAÇ ALTI SEDİR
Caminin dibinde otobüs durağı, caminin karşısında da köyün tek bakkalı bulunuyor. Şadırvanda üstümüzdeki teri atıp, tozumuzu temizledikten sonra köyün bakkalından soğuk ayran ve sodaları alıp, çınarın altındaki sedirde köylülerle sohbet ederek rahatlıyoruz.
SEDİRDE DİNLENME ANINDAYIZ
BEZİRGAN YAYLASI çıplak tepeler ve çiftlik evleriyle çevreleniyor. Bu bereketli koca alan buğday ve elma üretimi için kullanılıyormuş. Kış aylarında köy oldukça soğuk oluyormuş. Bu sebeple kışın burada insan bulmak biraz zor olurmuş. Ama yaz aylarında birçok Kalkanlı buraya göçermiş. Elmalı yönünden Antalya'ya giden araçları bu yayladan geçerken görmek mümkün. Köyde hemen caminin arkasında bir sağlık ocağı bulunuyor. Bezirgan'dan rota boyunca Kalkan'a doğru ilerlerken göreceğiniz tahıl ambarları bence bu yaylanın mutlaka görülmesi gerekenler listesinde olmalı.

700 metrede bulunan bu güzel yayladan ayrılışımız 16.15'i buluyor. Taş evlerin, tarihi çınarların, tarlaların ve meyve bahçelerinin  arasından düz bir yolda ilerliyoruz.
YOL ÜSTÜ EVLERDEN BİRİ

YENİ YAPILARDAN BİRİ

TARİHİ ÇINARLARDAN BİRİ
Yaylanın sonlarına doğru bize doğru gelen iki kişi görünce durup, selamlaşıyoruz. Biri Rus diğeri Türk olan iki Likya yürüyüşçüsü bunlar.Onlar bizim tam ters istikametimizde rotayı tamamlamak istiyorlar.
LİKYA YOLCULARI
Onlardan ayrılıp, artık sadece tarlalar arasında ilerlerken bu faaliyete gelirken hep merak listemde olan ambar silsilesi de uzaklardan görünüyor.
BEZİRGAN YAYLASI'NIN TAHIL AMBARLARI
Bu ambarlar bir zamanlar tarım yoğun bir şekilde yapılırken kullanılsa da şimdi pek bir işlevleri yok gibi gözüküyor.
Ambarların hemen sağında bir çeşme bulunuyor. Suyunu içmeseniz de serinlemek için kullanılabilir.

AMBARLARIN ÖNÜNDEKİ ÇEŞME
Ambarları biraz inceleyip, fotoğraf çektikten sonra günün son yükselişine doğru ilerliyoruz.
AMBARLARLA GÜZEL BİR FOTOĞRAF İSTİYORUM

AMBARLARIN ÜSTLERİNE DOĞRU İLERLİYORUZ
Bu toprak yoldan 7oo metredeki yayladan 780 metreye doğru yükseleceğiz. Ama çok da uzaklaşmadan geri dönüp, son kez bu güzel yaylaya bir bakmak istiyorum.
BEZİRGAN YAYLASINA SON BAKIŞ
Günün yorgunluğu ile son 8 kilometreyi bitireceğiz. Son etaplar iniş olduğu için biraz daha bizi zorlayacak gibi gözüküyor.
YAYLADAN YÜKSELİRKEN
Fakat günün son yükseltisi olan 780 metreye ulaşmamız 10 dakikamızı alınca biraz şaşırıyoruz. Tepede yine bir kuyu ile karşılaşıyoruz.
TEPEDE YÜRÜRKEN
Buradan sonra saat 16.50'yi gösterirken yaklaşık bir saat sürecek iniş başlıyor.
İNİŞE GEÇTİĞİMİZ AN
İniş rotamız çok kötü gözüküyor. İri iri taşlar ayaklarımızın altını mahvedecek gibi.Bir metre genişliğindeki, taşlık bu yol önümüzde yılan gibi aşağılara doğru uzanıyor.
ROTANIN HALİ
Sağ tarafımızda artık Kalkan manzarası uzaklardan da olsa gözükmeye başlıyor.
UZAKLARDAN KALKAN GÖZÜKÜYOR
Kıvrıla kıvrıla yaptığımız iniş sırasında saat 17.05'te yine bir kuyuyla karşılaşıyoruz.
KUYU BAŞINDA MUSTAFA AĞBİMİZ
Kuyunun biraz daha aşağılarına inip, saat 17.20'de bir çay molası veriyoruz.
MOLA ANINDAN
Bu mola sonrası eğim biraz daha artarak iniş yapıyoruz. Geçtiğimiz bir geçit bizi artık aşağılarda hedefimiz olan bölgeye doğru iyice yaklaştırıyor.
BU İRİ KAYALARDAN İNMEYE DEVAM EDİYORUZ
Yılan gibi kıvrıla kıvrıla, bir sağa bir sola dönerek ilerliyoruz.110 metrede bulunan iniş yapacağımız bölge gözüküyor.
İNİŞ YAPACAĞIMIZ BÖLGE
Saat 18.00'da asfaltın kenarındaki tabelaya ulaştığımızda 29 kilometreyi de tamamlıyoruz.
NİHAYET ROTA TABELASINDAYIZ
İzlediğimiz rotadaki taşlardan dolayı tabanlarımız berbat bir durumda. Asfaltın kenarında biraz dinlenirken, tam tabelanın karşısında bulunan sarnıca da bir göz atıyoruz.
YOLUN KARŞISINDAKİ SARNIÇ
Bsarnıcın Osmanlı döneminden kaldığı söyleniyor. Zaten kapısının üstünde de onu kanıtlayacak yazıları görmeniz mümkün. Şu an kendi halinde bırakılmış gibi gözüküyor. Herhangi bir koruması da yok.
Bu andan sonra Kalkan merkeze gitmek için daha 3 kilometre asfalt yolumuz var. Bulunduğumuz yerden sık sık geçen bir minibüs olmadığından otostop çekmeye karar veriyoruz.
Birkaç deneme sonrası iki genç sağ olsunlar bizi merkeze, otelimize yakın bir yere kadar götürüyor.
AKŞAM YEMEĞİNDEYİZ
Duş ve dinlenme sonrası akşam yemeğini pansiyonumuzun yakınında bulunan, bizde hatırası olacak Kuşhane'de yiyoruz. Bu akşam kimsenin sahile inecek hali yok nedense! Erkenden yatıp, dinlenmeye geçiyoruz.

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ

Gökçeören-Sarıbelen: 15 K
Sarıbelen-Bezirgan: 7 K
Bezrigan-Kalkan: 7 K
TOPLAM: 29 K
Çıkılan Toplan İrtifa: 2130 metre
İnilen Toplam İrtifa: 2820 metre

Not: Rotada uğradığımız köyler harici su bulunmuyor. Market Gökçeören Köyü harici tüm köylerde bulunuyor. Rotayı normal yürüyüş rotasının tersine olarak yapsak da yine 2130 metre irtifa almışız. 29 kilometre ile hatırı sayılır bir etap olduğunu söyleyebiliriz.

30 NİSAN 2018 PAZARTESİ günü yine sabah 07.00'de kalkarak, 07.30'da kahvaltı yapıp, saat 08.00'de dünkü taksiciyle tekrar Gökçeören Köyü'ne doğru yola çıkıyoruz. Yine saat 08.30'da Gökçeören'e ulaşıyoruz.
ROTAYA BAŞLARKEN
Bu kez  Gökçeören'den Kaş'a doğru olan bölümü yürüyeceğiz. 850 Metredeki Gökçeören'den önce 560 metreye kadar ineceğiz. Sonra tekrar yükselişe geçeceğiz.
Rota iniş yapacağımız yere kadar geniş, toprak hatta mıcırlanıp, asfaltlanacak bir yolla bizi indiriyor. Köyden çıktıktan kısa bir süre sonra çam ağaçları altında yürür bir şekilde ilerliyoruz. 700 metrede yol kenarında kısa bir mola anında bir çobanı görünce biraz mola veriyoruz.
MOLADAYIZ
Çobana izleyeceğimiz yolu söyleyince bizim adımıza üzüldüğünü görüyoruz. "Bu sıcakta buralarda ne işiniz var!" der gibi oluyor.
ÇOBANIN KEÇİLERİ BİZE DOĞRU GELİYORLAR
Çobandan ayrıldıktan sonra rota keskin bir dönemeçle bizi bir derenin üstünden geçirip, yan vadiye taşıyor. Bundan sonra izlediğimiz yolda, az ileride sağda bir çeşme görünce duruyoruz. Herkes elini, yüzünü yıkıyor ve tekrar yola devam ediyoruz. Biraz ileride solda bir ev görüp, evin önünde uzanan geniş bir düzlük bulunca kısa bir dinlenme molası veriyoruz. Bulunduğumuz yer kamp yeri için çok uygun gözüküyor.
KAMP İÇİN MÜKEMMEL BİR YER
Oturduğumuz yerden karşımızdaki tepelere bakınca en üstte bir gözlem evi olduğunu görüyoruz.
Mola sonrası rota bizi bulunduğumuz vadiden başka bir alana taşırken, yeni rota tabelasıyla 8 kilometre bitmişken, saat 10.45'te karşılaşıyoruz.
YENİ ROTAMIZ BELLİ OLUYOR
Bu tabelayı geçince küçük bir dere geçip, geniş otlaklara ulaşıyoruz. Alanda kocaman bir sürü ve iki tane de kadın çoban görüp, selamlaşıyoruz.Geçiş yaptığımız düzlük alan sonrası günün beklediğimiz yükselişi başlıyor.
SÜRÜYÜ GEÇTİĞİMİZ GENİŞ ALAN
560 metreden 950 metreye, Phelos Antik kentine kadar uzun bir süre tırmanacağız.
PATİKADAN YÜKSELMEYE BAŞLIYORUZ
Ve tırmanış başlıyor. Rota işaretlerle belirlenmiş, dar bir patikadan sürekli yükseliş halinde ilerliyor.
ROTA İŞARETLEMELERİ DÜZGÜN HATTA YEPYENİ
Bazen açıklığa girse de çoğu zaman makilerle kaplı bir durumda. Bu güzergahta yığınla tırtıl görüyoruz.
TIRTILLI BÖLGEYE DOĞRU

AĞAÇLARDAKİ TIRTILLARDAN BİRİ
Ağaçlar, yerler hatta durduğumuzda üstümüzde bile tırtıl görüyoruz. Bu tırtıllı bölmeyi geçer geçmez 15-20 kişilik bir Rus ekibiyle karşılaşıyoruz. Ruslar Kaş'tan doğru geldiklerini söylüyorlar. Kamplı bir şekilde hareket ettiklerinden durumları pek iyi gözükmüyor. Zaten hepsi daracık patikada çantalarını bir kenara atıp, oturmuş vaziyetteler.
Rusları geçtikten kısa bir süre sonra saat 12.00'da bir düzlüğe doğru ilerliyoruz. Büyükçe bir ağacın altında mola verip, dinleniyoruz.
BİRAZCIK MOLA
Mola sonrası kısa bir süre düz yürüyüp, tekrar inişe geçiyoruz. Uzaklardan köpek sesleri ve koyun seslerinin geldiğini işittiğimizde, dibimizde birden çoban Durmuş Amca bitiyor.
ÇOBAN DURMUŞ AMCAYLA
Durmuş Amca 84 yaşında, Gömbeli bir çoban. Tüm yaşamı bu dağlarda geçmiş. Bu ilk karşılaşma sonrasında Durmuş Amca'da bize eşlik ediyor ve bir süre onunla yürüyoruz.Yürüyüş makiler arasından, rota işaretiyle sanki oyun oynar gibi ilerlerken Durmuş Amca sürüsüyle biraz geride kalıyor. Hafif inişe geçtiğimiz bir yerde de bir çeşme görünce duruyoruz.
ÇEŞMEDE FERAHLARKEN
Yine dev bir çınarın altında, güzel bir sedir bulunca sedirde çınarın gölgesinde biraz oturuyoruz.
ÇINAR ALTI BİR SEDİR DAHA
Sedirin tahtaları Likya yürüyüşçüleri tarafından doldurulmuş gibi. Biz de kendi adımızı yazıyoruz.
YÜRÜYÜŞÇÜLERDEN NOTLAR

BU DA BİZİM NOTUMUZ OLSUN
Çınarın altında otururken birden Durmuş Amca'nın dev köpeği yanımıza geliyor.
DURMUŞ AMCANIN KÖPEĞİ
Önceleri ürksek de koca hayvan bize dost elini uzatınca biz de korkmaktan vazgeçiyoruz. Yola çıkınca bir süre Durmuş Amca önde biz arkada ilerlerken bu koca dev adama imrenerek bakıyoruz. O yaşında hala dinamik bir şekilde sürüsünün başında ve dinç.
DURMUŞ AMCA
İ
zlediğimiz rota bizi bir süre sonra toprak bir yolla aşağılara indirip, başka bir vadiye aktarıp, hafifçe tekrar yükseltip, ilerletiyor. Aslında dolandığımız yol Dereköy Vadisi'nin yamaçlarını dolaşmaktan başka bir şey yapmıyor.
UZAKLARDA KARLI DAĞLAR GÖZÜKÜYOR
Bu ilerlediğimiz bölümde Gömbe ve Akdağ'a doğru çok güzel manzaralar görüyoruz.
MANZARAYA KENDİMİZİ DE DAHİL EDELİM BARİ
Yürüdüğümüz toprak yol da saat 14.10'da bizi Phellos Antik Kenti'nin son tabelasına ulaştırıyor.
PHELLOS'A 4 KİLOMETRE VAR
Bu tabeladan sağa, rotaya girip Phellos Antik Kenti'ne doğru yükseliyoruz. Girdiğimiz arada hemen bir kamp yeri ile karşılaşıyoruz. Sonra yol sık makiler arasından tepeye biraz keyifsiz bir yükseliş olarak ilerliyor. Saat 15.00'da günün en yüksek noktası olan 950 metreye, Phelos Antik Kenti'ne ulaşıyoruz.
EN TEPEDEN
Phellos Antik Kenti'nde ilk gördüğümüz en tepede bulunan, bir kısmı örtülmüş mozaikli alan. Bu alandan Kaş'a doğru uzaklardan Meis adasının da gözüktüğü muhteşem bir manzara var.
PHELLOS'TAN MEIS ADASI'NA DOĞRU
Bu bölümü geçip, ilerlediğinizde sıra sıra bir sürü antik kent parçası görüyorsunuz.
PHELLOS'TAN BİR GÖRÜNÜM

ANTİK KENT KALINTILARI

KENTTEN  BİR GÖRÜNÜM
PHELLOS ANTİK KENTİ Kaş'ın kuzeydoğusunda, Dereköy Vadisi'nin güneyindeki, Fellen Tepesi'nin yamacında bulunuyor. Yunanca isme sahip birkaç Likya kentinden biri olma özelliği taşıyor. Phellos'un kelime anlamı taşlık yermiş. Bolca taş içeren kentin yapıları  bölgenin doğal oluşumu olan kayalardan yapılmış. Bu terk edilmiş şehir hiçbir zaman büyük bir kent olmamış.Belki bir mabet ya da mezar şehri olarak da anılabilir.
ANTİK KENTTEKİ LAHİTLER
Tepenin üstünde geniş bir alana yayılmış kalıntıları, Likya rotasını takip ederken görüyorsunuz.
Kentin bulunduğu Fellen yamacını inmemiz bir saati buluyor. Yamaçtan inip, toprak yola kavuşur kavuşmaz Çukurbağ Köyü'ne bağlı Pınarbaşı Mahallesi'ne iniyoruz. 
ÇUKURBAĞ KÖYÜ son dönemde villaların eklenmesiyle giderek büyüyen dağınık yerleşimli bir köy. Etrafı geniş ovalar ve tarlalarla çevrilidir. Burada birkaç pansiyon bulabilirsiniz. Dolmuşla da bu köye ulaşmanız mümkün.
Pınarbaşı Köyü'nün camisini görür görmez çeşmesine de ulaşıyoruz. Çeşmenin hemen dibinde de yeni rota tabelası görülüyor.
ANTIPHELLOS'A DOĞRU
Çeşme başında elimizi yüzümüzü yıkarken bu kez de Çukurbağlı Osman Amca ile karşılaşıyoruz.
ÇUKURBAĞLI OSMAN AMCA
Osman Amca 85 yaşında, emekli bir Çukurbağlı. Bize köyün içinde eşlik ederken, bir de köy hakkında bilgi veriyor. Kim nereyi almış?, yabancı mıymış, yerli miymiş? İyi miymiş, kötü müymüş? Osman Amca bize iki dakikada tüm köyün özetini geçiveriyor.
Tabi günün yorgunluğuyla biz köy kahvesi derdindeyken, Osman Amca köy kahvesinin daha uzaklarda olduğunu söylediğinde hayal kırıklığına uğruyoruz. Tam bu mevkiden ayrılıp, rotaya devam etme kararı aldığımız an alt bahçeden biri sesleniyor bize. 
"Geliiinn, çay içelim!!" 
Arayıp da bulamadığımız şey oluyor işte. Çok kısa bir tereddütten sonra güzel bir bahçeye, çayın, yeni pişmiş bişinin yanına 16.30'da ulaşıyoruz. Misafirperver köylülerle sohbet ederken hem dinleniyor hem de çayla bişilerimizi yiyoruz. 
MİSAFİRPERVER ÇUKURBAĞ KÖYLÜLERİ İLE ÇAY KEYFİ 
Bu arada Ayhan ve Osman Amca'nın samimiyetleri de ortamı şenlendirenler arasında.
AYHAN VE OSMAN AMCASI
Saat 17.00'de artık kalkma vaktinin geldiğini söyleyip, teşekkürlerimizi sunup, bu güzel bahçeden ve bu güzel insanlardan ayrılıyoruz.
Rotayı takip ederek ilerlerken yolda bir Hong Konglu olan Andy ile karşılaşınca duruyoruz. Meğer Andy dolmuşla Çukurbağ Köyü'ne gelmiş ve yürüyerek Kaş'a inmek istiyormuş. Fakat bunu nasıl yapacağını bilmediğinden biz ona yardım teklifi edince, sevinip, bize katılıyor. Böylelikle ekibimiz 5 kişi olarak Kaş'a doğru ilerlemeye başlıyor. Çukurbağ Köyü'nden ayrılırken köy tabelasında bu yüzden Andy de yerini alıyor.
SON 8 KİLOMETRE TABELASI
Rota buradan sonra bir süre köyün tarlaları arasında ilerliyor. Sağımız, solumuz yeşillikler içinde ilerlerken Fellen Yamacı'nın dibinde yer alan Pınarbaşı'na da bir göz atıyoruz.
PINARBAŞI VE İNİŞ YAPTIĞIMIZ YAMAÇ
Geniş toprak yoldan bir süre sonra daha dar bir patikaya geçtikten sonra yol tekrar birden geniş geniş bir alana açılıyor.
TOPRAK YOLDA İLERLERKEN
Saat 18.10'da artık Kaş'a sırt veren yamaçların tepesinden Kaş'a bakar konuma geliyoruz.
KAŞ'A YUKARIDAN BAKIŞ
Burası Kaş'tan yukarı baktığınızda bayrağı gördüğünüz tepe. Aynı düzlükte bayrakta bulunuyor.Burada biraz keyif yapmak lazım ama biz çok oyalanmadan, 20 dakika sonra inişe geçiyoruz.
EKİP FOTOĞRAFIMIZ

AŞAĞININ MANZARASI

KAŞ MERKEZİN GÖRÜNÜMÜ
Yol artık yine dünkü etabın sonu gibi taşlık ve sağlı, sollu zikzaklar içeren dik bir iniş şeklinde ilerliyor. Bu dik inişi pek keyif alamadan saat 18.30'da günün son rota tabelasında tamamlıyoruz. Bu sebeple asfalta iner inmez Mete asfaltı öpüyor.

ASFALT YOLA ULAŞMANIN SEVİNCİ

ROTA TABELASINDA BİZ

Sonra hep beraber merkeze doğru yani eski adıyla Antiphellos'a doğru yürüyoruz.
ANTIPHELLOS o zamanlar Phellos'un limanıymış. Bir yolla deniz kenarındaki şehir tepelerdeki Phellos'a bağlanırmış.

Bizse bu antik kentin bugünkü haline doğru ilerlerken önce Andy'yi oteline uğurluyor sonra da Mete'yi kız arkadaşının yanına gönderip, Kaş limanında keyifli bir yemek yedikten sonra saat 21.30 dolmuşu ile Kalkan'a geçip, pansiyonumuza ulaşıp bir günü daha geride bırakıyoruz.

GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Gökçeören-Phellos: 15
Phellos-Çukurbağ: 7
Çukurbağ-Kaş: 10
TOPLAM: 32 K
Çıkılan toplam irtifa: 728 metre
İnilen toplam irtifa: 1557 metre

NOT: Su kaynağı çok olmamakla birlikte mevcut. Rota inişi, çıkışı bol ama manzara açısından dolgun bir rota. 

1 MAYIS 2018 SALI günü bu kez 07.30'da kalkıp, 07.45'te kahvaltı yapıyoruz. Bugün 08.30'da merkezden geçen dolmuşla Akbel'e gidip, oradan Patara'ya giden rotayı yürümek istiyoruz.
Saat 08.25'te dolmuşa binip, kişi başı 3 tl veriyoruz. Akbel'deki rota tabelasına ulaştığımızda saat 08.35'i gösteriyor.Son günümüzün ilk tabela fotoğrafını çektiriyoruz.
SON GÜNÜ İLK FOTOĞRAFI
Sonra da asfalt yoldan ilerlemeye başlıyoruz. Y
ol bizi evlerin içinden, Antalya'ya giden ana yolla kesiştiği yere kadar götürüyor. Sonra da saat 09.00'da ana yoldan karşıya geçirip, ormanlık alana sokuyor. Burada Delikkemer tabelasını görüyoruz.
DELİKKEMER'E DOĞRU
İşaretlemeler ve patikalar açık. Zaten bir süre sonra yol tamamen makiler arasından, su kemerlerini takip ederek sağ koldaki Kınık ovasını izleyerek ilerliyor.

Yeşilköy mevkinin yamaçlarından su kemerlerini takip ederek, güneybatı yönünde ilerleyerek, saat 10.00'da Delikkemer'e ulaşıyoruz.
DELİKKEMER'DEN BİR GÖRÜNÜM
İlk önce bu muhteşem kemerin üstüne çıkıp, ortadaki boşluğa kadar ilerliyoruz.

DELİKKEMER ana yoldan beri takip ettiğimiz su kemerlerinin Dış Tepe ve Esen Tepe arasındaki boşlukta taşınmasını sağlayan, Romalı mühendislerin becerilerini gösteren 2000 yıllık bir harikadır. Su 12 metreye kadar yükselen ve 1.6 metre genişliğindeki taşlardan ilerliyormuş. Bu suyu taşıyan bazı delik taşlar vadiye saçılmış durumdalar.
DELİKKEMER ÜZERİNDE
Kemerin üstünden geri dönüp, rotaya girip, kemer hattı boyunca ilerleyip, kemerin yıkık olduğu yerden kemerin sol tarafına geçerek, kemer hattı boyunca güneybatı yönünde ilerlemeye devam ediyoruz.
KEMERDEKİ SUYU TAŞIYAN TAŞLARDAN BİRİ
KEMERİN ALTINDA BULUNAN KAPILARDAN

Bundan sonra yol önce hafif bir yükselti yaparak patika yoldan bir orman yolu şekline dönüşüyor.Orman yoluna girerken sağ kolda sabahtan beri izlediğimiz Yeşilköy mevkini görebilirsiniz.
YAMAÇLARDA İZLEDİĞİMİZ ROTA
Orman yolunu koca bir okaliptüs ağacı ve bu ağacın karşısındaki kuyunun dibindeki molayla sonlandırıyoruz.Bu kuyudan sonra rota artık yukarılardan Patara'yı görür halde ilerliyor. Ve Gelemiş Köyü'ne girmeden ağaçlık bir alanda bir İngilizle karşılaşınca kısa bir mola veriyoruz. Mustafa Ağbi'nin sigara krizi tutunca İngiliz'den sigara istiyoruz. O da çıkarta çıkarta Samsun sigarası çıkartınca çok gülüyoruz. Allah'ın İngiliz'i bile Samsun içiyorsa..
NİKOTİN İHTİYACININ DÜŞÜRDÜĞÜ DURUMLAR
Bu ağaçlık alanı takip ettiğimizde yol ağzında günün son rota tabelasına ulaşıyoruz.
4 GÜNLÜK FAALİYETİN SON TABELASINDAYIZ
Ve yürüyerek Gelemiş Köyü'ne doğru ilerliyoruz. Saat 13.30'da ulaştığımız Gelemiş Köyü'nde önce kahvede biraz ferahlıyor sonra da bu son yürüyüş gününde biraz dinleniyoruz. Artık dinlenmeyi hak ettik sanırım.
BİRAZ DİNLENMEYİ HAK ETTİK 
GÜNÜN TEKNİK VERİLERİ
Akbel-Delikkemer: 6 K
Delikkemer-Patara: 11 K
TOPLAM: 17 K
Çıkılan toplam İrtifa: 383 metre
İnilen Topla İrtifa: 578 metre

NOT: Rotada su kaynağı bulunmuyor. Kolay ve zevkli bir rota.

4 gündür yollardayız. Toplamda 25-29-32 ve 17 kilometre olmak üzere 103 kilometre yol yürüdük. Her gün ertesi gün kalkmakta zorlanır mıyız acaba dedik. Ama hiç zorlanmadan kalkıp, tekrar yola düştük. Keyifli ama zorlu bir faaliyet oldu. Bu yaptığımız etaplarla Likya'yı bitirmemize çok az kaldı. İnşallah bu yıl bitmeden bitecek. 
Umarım aynı yolu yürüyecek olanlar için deneyimlerimiz faydalı olur. Yeni deneyimlerle yolda olmaya hiç durmadan devam etmeye var mısınız?

ŞENAY KILIÇ

Hiç yorum yok: